AİLEMİZİN bir kısmıyla, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutlayacağız yarın.
Laf olsun diye yazmıyorum gerçekten eğlence ve şenlik havasında. Gülce ip atlayacak. Henüz iki yaşında olduğu için Biz ipi sallar gibi yapacağız; O, OLDUĞU YERDE zıplayacak. Sonra hepimizden alkışları toplayacak. Emir, Mehmet, Berat, Gökçe voleybol oynarlarken, kaçan topu almak için Çomar’ın yanından ” birazcık korkarak” geçecekler.. Büyüklerde onlar eğlensin diye ” ortamı” hazırlayacaklar.
Büyüyüp ” kocaman ” olanlar ” küçüklere” katılacaklar, dönmek ister gibi çocukluklarına..

Okullar tatil olduğu için çok sever çocuklar 23 Nisan’ı.

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.

Neydi Ulusal Egemenlik?

Milletin egemenliğine sahip çıkması, Kendisini – Kendisi adına- yönetecekleri seçmesi özgürlüğü. 97 yıldır tam olarak gerçekleştirememiş olsak da, milletvekili OLABİLMEK parti genel başkanlarının iradesinde olsa da, ulusal egemenlikte çok yol aldık.
Bugün; Malatyalı Turgut Özal’ı Türkiye’de; milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı olarak görebiliyorsak, okuma-yazma bilmeyen altı kardeşli Tuncelili K. Kılıçdaroğlu Ülkenin yönetiminde söz sahibi ise, Kocaelili Meral Akşener gündeme gelebilmişse, Diyarbakır- Lice’den yola çıkan Hikmet Çetin bakan, meclis başkanı olabilmişse, Çankırılı İsmail Hakkı Karadayı genelkurmay başkanlığına yükselebilmişse, bütün aykırı görüşlerine rağmen yıllarca fikir insanı olarak görüşlerini anlatabilen Ertuğrul Kürkçü milletin vekili olabilmişse elbette önce ”Kendi ” çalışkanlık ve zekalarında sonra da Ulusal Egemenlik anlayışında aranmalıdır bu başarılar. Çünkü ulusal egemenlik fırsat eşitliği ve demokrasiyi getirir.
Bütün bunlara rağmen bağrımıza hançer gibi HER GÜN saplanan terörün arkasında duranlar var birde. Elazığ’da, Mardin’de, Hakkari’de, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de büyüyüp ” halkın temsilcisi seçilen” fakat halkın değilde, terörün temsilcisi gibi davrananlar.. Bu da DEMOKRASİNİN CİLVESİ.
Ve terör örgütünün kandırdığı çocuklar… Bayram kutlayamayacak çocuklar..
Demokrasi öyle bir anlayış ki, ” Kendine karşı olan, Devletine karşı mücadele edenlere dahi ifade ve yaşam hakkı veriyor. Gel de ulusal egemenliği sevme. Hem egemenlik anlayışının bütün nimetlerinden yararlanacak, hem de bu olanakları veren devlete karşı terörün yanında görüneceksin. Üstelik demokrasi, kardeşlik, barış diyerek… Elbette ironi gibi duruyor fakat dedim ya demokrasinin cilvesi işte.
Elbette Türkiye geçmişi 1890’a kadar uzanan, kökü dışarıda bu sorunu da aşacak. Nereden biliyorum? Bakın 2015 Haziranından bu yana Türk Milletine. Etnik bölücülükle ayrıştırmak isteyenlere Halkımız ne güzel cevap verdi hepimiz gördük, biliyoruz.
Bugün ve yarın bol bol Atatürk’ten bahsedilecek. Doğrusu da bu.Onun hakkı, Bizim görevimiz.
Ancak Ondan bahsedilirken; ” ulu, yüce” sıfatları yerine ” gazi, bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkün, çocuklara duyduğu sevgi, gençlere verdiği değer” öne çıkartılmalıdır.
1923’ten bu yana Devlet politikası biçiminde anlatılan ” Sen olmasan Biz olmazdık ” veya ”erişilmez” söylemleri yerine zeybek oynayan, Kızı Ülkü’ye yazı tahtasında alfabeyi öğreten, Bala’da köylülerle toprağa oturup sohbet eden, salıncakta sallanan, Savarona’da güneşlenip, denizde yüzen, Annesinin elini öpmeden işine gitmeyen yani İNSAN ATATÜRK’ü,. Gazi Atatürk’ü öğretmeliyiz artık. Atatürk’ün bir kaç tane evlatlığı olduğunu, Onların günlük beslenmesinden okullarına kadar her şeyleri ile ilgilendiğini söylemeliyiz.
Anlatılmalı ki, Halk; çocukları iyi yetiştirmenin, sağlıklı büyümenin, sanat tarihi, felsefe, tarih öğrenmenin önemini görsün. Çocuklara taciz, dilendirme, zorla çalıştırma, sokaklarda büyüme, çocuk gelinler yaşanmasın.
Zihinlerimize koşulsuz itaati ve fikri tembelliği TELKİN EDEN ” O DİYORSA MUTLAKA DOĞRUDUR”a İNANMAYIP makam veya rütbe gözetmeksizin ” niçin, nasıl” sorularını sormayı alışkanlık haline getiren – yani hesap sorabilen, cesur – çocuklar yetiştirmeliyiz.
Çalışma ve üretmenin; önce kendimiz sonra ailemiz nihayetinde Devletimize kazandıracağı güven ve gücü MUTLAKA ÖĞRETMELİYİZ.
Evet bugün ve yarın Biz, Ailece: Çocuklarımızın Bayramı’nı kutlarken, ellerindeki süngerle arabaların camlarını – birazda zorla- silmeye çalışan, trafik lambalarının dibinde su satmaya çalışan, dilenen bir kadının kucağında sakinleştirici verildiği için” hep uyuklayan”, yakalarına astıkları ” Suriyeli…..” yazısı ile dilendirilen, yeterli para TOPLAYAMAZSA bir köşede bekleyen ” HERKETE” tarafından dövülen çocuklarımızı bugün olsun FARK EDELİM.
Kendi Çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz bilmiyorum ama hiç olmazsa Biz yetişkinler BU ÇOCUKLARIMIZI DA görelim. Belki Onlarında bayram yapmalarını sağlayabiliriz.
Dünyadaki ” tek çocuk bayramı olan Devletiz” diye övünmek hakkımız. Ulusal egemenliğe ve demokrasiye sahip çıkmak hem hakkımız hem de görevimiz. Çocuklarımız ise her şeyimiz.
Barış Manço ne demişti ;
” Bugün bayram, erken kalkın çocuklar” .
Onların her gün bayrammış gibi neşeyle, güvenli, tacizden uzak, sağlıklı büyümeleri, iyi eğitim görebilmeleri dileklerimle.