…Birisi geldi ‘’Kalkın lan ayağa’’ diye bağırdı. ‘’Sol-sağ, sol-sağ, sol-sağ. Yanlış yürüyorsun, uzat elini’’. Bahane çok, Allah ne verdiyse vuruyor. Copla vuruyor, nerene gelirse vuruyor.

***

…Tuvalete gitmek isteyene dayak. Kafesten çıkıyorsun ‘’Yürü Lan!’’ diyor. Koşa koşa gidiyorsun, oraya varıncaya kadar copla vuruyor. Çıkıyorsun, kafese gelinceye kadar gene vuruyor… 

***

Yemekleri miden kaldırmıyor. Her öğün bol taşlı mercimek ve kapuska. Tuvaletler iğrenç, banyoda orası. Sen yıllarca vatana hizmet etmişsin, asker senin askerin ama zulmediyor. Devletimize ilk kırgınlığımız ve şaşkınlığımızı Orada yaşadık. Bunlar benim askerim mi idi? Bu ordu benim mi idi? Sürekli duvara dönük duracaksın, arkana veya yanına dönmeyeceksin, gözlerin hep tavana bakacak…

***

…İbrahim Çiftçi, İsa Armağan, Muhsin Yazıcıoğlu, Yaşar Okuyan, Yaşar Yıldırım, Taha Akyol, Yılma Durak, Faik İçmeli, Namık Kemal Zeybek ve diğerleri.

Namık Kemal Zeybek’e o kadar ağır işkenceler yaptılar ki, intihara teşebbüs ettiğini duyduk. Ama hiç birisi yaşadıklarını anlatmadılar. Kendi biricik Devletlerini başka devletlere, kuruluşlara mı şikâyet edeceklerdi? Bu, Onların terbiyesine uymazdı. Evet, kırgındılar, kızgındılar ama Devletlerine küskün değillerdi. Nitekim devlet çağırınca hiç düşünmeden Ona koştular gene.

…İki ellerini arkadan bağlıyorlar, oradan koltuk altlarından bağlayıp havada asılı duran ipe bağlanıyorsun. Bir sandalyeye çıkartılıp ayağının altındaki sandalyeyi çekiyorlar (Filistin Askısı). Allah’ım ne acı bu? Nasıl merhametsizlik? Hele üç, dört defa yaşarsan ‘’Atatürk’ü Ben öldürdüm’’ bile dersin.

***

…Dev-Solcu bir kadın vardı. Özellikle geceleri işkence ederlerdi. O kadar acımasızlardı ki, sabaha kadar çığlık atardı kızcağız. Biz kulaklarımızı kapatır, duvar diplerine sığınırdık. İşkence görmek, çığlıkları duymaktan daha iyi idi. Bu da bir işkence yöntemi idi ve amaçta buydu zaten.

Kız çok dayanıklı çıktı, konuşturamadılar. En son kolunu kırdılar. Gene konuşturamadılar. Sonra “kayboldu’’, görmedik. “ASMAYIP DA BESLEYECEKLER MİYDİ?’’

***

…On yıl içeride yatıyorsun, mahkemede beraat ediyorsun. O kadar işkenceler, hepimizde iz kaldı, sadece BİZDE Mİ? Dışarıda arkadaşlarımızda, annemizde, babamızda, karımızda.

Onların korkuları bizimkinden hafif değildi. KİM BİLİR NELER FEDA ETTİLER, SEVDİKLERİNİ KORUMAK İÇİN?…

Düşünün; Siz, İçeride o kadar yıllar kalıyorsunuz ve bunun hesabını kimseden soramıyorsunuz. Çünkü 12 Eylül Anayasası ile tedbirlerini almışlar. Binlerce ölü, yaralı, bir gecede bitiveriyor. Terör sona eriveriyor. İlginç değil mi?

Yukarıda yazılanlar Mamak Askeri Cezaevi’ni yaşamış(!) olanların sadece anlatabildikleri. Bir de ayıp olur diye yazılamayanlar var. Dört tanesi ÜLKÜCÜ, üç tanesi SOL çizgide olanların hatıraları. Hepsi de aynı VAHŞET ve KORKUYU anlatıyor.

1976 – 1980 yılları arasında yaşları 16 – 30 civarında olan Gençlerimizin bir şekilde etkilendiği zamandır, bu dönem. Hepsinin de derdi ‘’daha iyi, güçlü bir Türkiye’’ idi, yöntemleri farklı olsa bile. Sonra CUNTA aldığı tedbirler, oluşturduğu kurumlarla Türk Gençliği’ni mahvetti. Ve bunu yaparken de ATATÜRKÇÜLÜĞÜ öne çıkardı. Atatürk yaşasaydı; Amerikalılar ‘’Our Boys (Bizim Çocuklar)’’ diyebilirler mi idi?

On İki Eylül 1980 askeri darbesi öyle bir ezdi ki 16 – 30 yaş arası Gençliği ‘’sıra bana ne zaman gelecek, nereye giderim, dönebilir miyim, aileme bir şey yaparlar mı, sevdiklerime zarar verirler mi’’ korkusunu bu satırların yazanı dâhil, bütün çocuklarımız yaşamış ; içe kapanıklık, kapalı mekân korkusu, tedirginlik, sürekli yüksek enerji, olduğun yerde uzun süre duramayıp hareket etme isteği, uyuyamama, sonradan oluşan tikler, olduğundan neşeli gözükmeye çalışma veya boş vermişlik v.b. hepimizin geçirdiği evreler olmuştur (bu korkular –hepimizi- Beni o kadar çok etkileyecekti ki, 1982 – 1986 yılları arasında ÖDEYECEĞİM bedeli ASLA TAHMİN EDEMEZDİM).

Bugün; O günlere bakıyorum da; Amerikalıların ‘’Our Boys’’ (Bizim Çocuklar) diyecek kadar Kendilerinden(!) buldukları Kenan Evren ve Ötekilerin bir gecede terörü bitirdikleri düşünülürse ülkeyi niçin İSTİKRARSIZLAŞTIRDIKLARINI ANLAYAMIYORUM. Binlerce gencin değişik cezaevlerinde YOK EDİLMELERİNİN GEREKÇESİNİ ÇÖZEMİYORUM.

Yüzlerce ilim insanına, sanatçı, sanatkâr ve fikir insanına yapılan eziyetlerin NEDENİNİ BULAMIYORUM.

Gücü ele geçirme isteği mi? Ülke maliyesini talan etmek mi? Egemen Güçlerden ‘’AFERİN’’ ALMAK MI? Sadistlik mi? Devleti korumak ve kollamaksa; BİR GECEDE TERÖRÜ BİTİRDİĞİNİZE GÖRE NEYİ BEKLEDİNİZ?

Hiç birisini bilmiyorum. Bildiğim KESİNLİKLE VATANSEVERLİKLE ALAKASININ OLMADIĞI.

Öyle olsa Kendi Gençliğimiz yok edilir miydi? Birinci sayfada okuduğunuz kadar merhametsiz olunabilir miydi?

Siz hiç tırnakları sökülen birini gördünüz mü? Ben gördüm.

Peki, göğüs uçlarına elektrik verileni?

Falakaya yatırılıp, ayak tabanları patlayınca betonda yürütülen birisini? O da yetmezse patlayıncaya kadar ellerine copla veya palaska ile vurulduğunu? Görmediyseniz, merak etmeyin. Ben; önce duydum, sonra arkadaşlarımda gördüm. O kadar çok korktum ki” ya Beni de götürürlerse” diye. Sırf bu düşünce ile “Sevdiğim için; korumaya çalıştığım’’ oldu, KENDİMDEN.

Bugün pişman mısın böyle davrandığın için diye sorsalar ‘’evet’’ cevabım. Etkileri hala süren yaşadıklarım ve üzüntülerimi düşününce…

Kenan Evren; Sen ÖL(E)MEMELİSİN…