İskenderun’daki askeri birliğe saldırı, Gazze’ye yardım götüren gemiye İsrail harekatının yansımaları ve perde gerisindekiler…

  1. Geçmişte yaşananlar önemsizdi. Türkiye-İsrail KRİZİ ŞİMDİ BAŞLIYOR.
  2. İskenderun Deniz Üssü’ne terör örgütü saldırısı ile Gazze açıklarında ‘’yardım gemisi’’ne yapılan baskın arasında KESİNLİKLE BİR BAĞ VAR. Bu iki olay birbirinden bağımsız ve TESADÜFEN aynı günde OLMAMIŞTIR.
  3. İsrail uluslar arası arenada DAHA DA YALNIZLAŞTI.

Şimdi ne demek istiyoruz açıklayalım: 

İsrail’in Orta Doğu ve Akdeniz’deki en önemli müttefiki  Türkiye ile ‘’yakın dönemdeki’’  sorunlarının aşamaları şunlardır: İsrail’in terör örgütüne teknik, askeri eğitim, bilgi, silah yardımları yapması, Başbakanlığı döneminde Bülent Ecevit’in ‘’Gazze’de yapılanlar soykırımdır’’ demesi, Türkiye ile yaşadığı ‘’ one minute’’ diyaloğu, koltuk krizi,Hamas liderlerinin Türkiye’de ağırlanması, Gazne’ye yapılan yardımlar, R. Tayyip Erdoğan’ın Gazze’ye sokulmaması.

Bunlar iki ülke arasındaki sorunların ‘’mikro’’ düzeyde olanlarıdır. Bir de Türkiye’de görülen değişikliklerden kaynaklanan MAKRO gerekçeler vardır; Türkiye’nin 1985’te ABD ile birlikte düzenlediği kendisi ile ilgili savunma, dış politika, sinema siyaseti, iç politika, sanayileşme çabaları alanlarında ABD’YE SORMADAN YAPTIĞI değişiklikler, MASK ( milli ve askeri  stratejileri)  Türk ordusunun modernizasyonu ile gerçek gücüne ulaşması ve bunun FARKINDA OLMASI, ABD’nin MUTSUZ OLMASINA RAĞMEN  Komşuları ile ‘’sıfır sorunlu ilişkiler anlayışı, Orta Doğu, Rusya Federasyonu, Çin, İran ve BRİCH’le ilişkileri perde arkasındaki nedenlerdir. Konu İsrail ise niçin ABD’yi açıklıyorsun derseniz; ABD hapşırırsa İngiltere ve İsrail nezle olurlarda onun için.

31 Mayıs 2010 tarihinde ilk defa terör örgütü denizle ilgili bir askeri noktaya saldırmıştır. Sizce niçin DENİZ?  Ve,  aynı gün ve saatlerde yolcuları uluslar arası, sahibi Türk olan ve Gazze’ye yardım götüren bir gemiye İsrail HERŞEYİ GÖZE ALARAK saldırmıştır. İki olay arasında kesinlikle bağ vardır. Belgelenebilir mi? Hayır. Belgelenemiyorsa nasıl ‘’ kesinlikle’’ diyebiliyoruz? İşte gerekçeler:

İsrail; terör örgütü PKK’nın İran’daki kolu PEJAK üzerinden PKK terör örgütüne emekli olmuş asker görünümü verilen personel göndererek teröristlere askeri eğitim vermektedir. Terör örgütünün kullandığı silahlara dikkat ederseniz bunlar terör örgütlerinin kullandığı silahlar DEĞİLDİR.  Eylemlerin zamanlamalarına ve şiddetine bakın; dağlarda yaşayıp, mağaralarda saklanan teröristlerin yapabileceği eylemler OLMADIĞINI anında fark edersiniz.  Planlama, zamanlama, kullanılan silahlar ve bunları kullanmadaki ustalık, KAÇMA BECERİLERİ ve SAKLANABİLMELERİ (Tokat’taki saldırıyı düşünün. Saldırı yeri ve iklimi hatırlayın) incelendiğinde bu eylemlerin DIŞ DESTEK OLMADAN yapılamayacağı açıktır.

BANA GÖRE İsrail, Türkiye’ye demiştir ki, ‘’Filistin’e fazla ilgi gösterme. Başın belaya girer. İşte ispatı. Ve,  İskenderun’daki denizcilere saldırı (ilk defa denizcilere saldırı yaşanıyor, aynı saatlerde Türk gemisine de saldırı yapılıyor).  Yani İsrail diyor ki, BALKONU CAMDAN OLAN, KOMŞUSUNA TAŞ ATMASIN.

Mesut Barzani, Barzan aşiretinin ağasıdır ve Yahudi’dir. Kişisel olarak hangi inançtan olduğunun değeri yoktur. Ancak konu İsrail ve Barzani’yi yan yana düşünmek olunca her şey değişir.  Turgut Özal’ın himayesi ile Talabani’nin elinden kurtulmuş, Onun marifeti ile(!) Türk kırmızı pasaportu almış, sözüne güvenilmez, Türkiye’nin kendisine yaptığı yardımları unutan bir NANKÖR, ABD’nin çıkarları için, Kürtleri kullanılmasını sağlayan FIRILDAKTIR.  Irak harekatında ABD’ye destek vererek İsraille  ABD desteği ve KORUMASINI sağlamıştır.  PKK’lı teröristleri koruyup, sakladığı, yaralılarını tedavi ettirdiği, Doğu ve Güneydoğulu gençlerimizi Kuzey Irak’taki üniversiteye çekmeye çalıştığı herkesçe biliniyor. En önemli koruyucusu da İsrail’dir.

Ekonomi yönetimi ve dış politikada şu ana kadar başarılı olan mevcut hükümet ve Onun şahsında Türkiye ile İsrail arasındaki KRİZ ŞİMDİ BAŞLIYOR.

Türkiye uluslar arası arenada yapacağı çalışmalarla İsrail’in yaptığı hataları görmesini sağlayabilir. Birleşmiş Milletler ve NATO’yu acil toplantıya çağırması doğru bir davranıştır. İslam Kalkınma Örgütü’  ve AB’YE DE MUTLAKA ÇAĞRIDA BULUNACAKTIR. ABD yapılacak TOPLANTILARDA İsrail’i ZOR DURUMDA BIRAKACAK kararlar alınmasını ENGELLEYECEKTİR. Yunanistan’ın İsrail’le yaptığı ortak askeri tatbikatı iptal etmesi, İsveç’in büyükelçisini geri çağırması politik olmasa da uluslar arası kamuoyu desteği açısından Türkiye’nin lehine gelişmelerdir. Almanya bile SİVİL ve İNSANİ YARDIM AMAÇLI gemiye saldırıyı GEÇMİŞİNDE hiç olmadığı kadar sert ifadelerle kınamıştır. Bu arada Türkiye’nin ISRARLA BELİRTMESİ GEREKEN HUSUS ŞUDUR; gösterilen tepki İSRAİLLİLERE  ve YAHUDİLERE DEĞİL, İsrail devletinedir.

Netanyahu Hükümeti HATA YAPMIŞ ve Devletini zor durumda bırakmıştır. Yapışık kardeşi ABD dahi ‘’cılız bile olsa’’ tepki göstermiştir. İsrail Hükümeti kanımca bir bedel öder. Ayrıca İsrail devleti DAHA DA YALNIZLAŞIR.  ‘’Onu koruyan çerçeve’’ özellikle son 3-4 yıldır kırılmıştır.

YENİSİ BAŞLAYAN krizde Soros ve Offer’in beslediği adına sivil toplum kuruluşları denilen kurumlar ve  ‘’ böyle zamanlar için’’ maaşa bağladığı YAZANLARI ile ‘’Biz İsrail’i kınıyoruz ama Türkiye 54 (elli) yıllık dış politikasını niye değiştiriyor’’ diye sızlanacaklardır. Türk halkı   propaganda bombardımanına uğrayacaktır hatta İskenderun’daki saldırı ve terör örgütünün arkasındaki İsrail hiç gündeme getirilmeyecektir (ABD’de YAHUDİ LOBİSİ varda TÜRKİYE’DE YOK MU SANIYORSUNUZ?) . Hatta Barzani- İsrail bağı ve ilişkilerine hiç değinilmeyecektir.

Türk Ulusu geçmişinin onurlu duruşunu ve ‘’ tarihi görevini’’ YENİDEN HATIRLAMIŞTIR.  Korkulan buydu. Karşı TARAF elbette boş durmayacaktır. İçinde yaşadığımız dönemdeki mücadele; Türkiye’nin yönünün hep Batı’ya dönük olması ( Barselona Yolu) veya Atatürk dönemindeki gibi ULUSAL ÇIKARLARIN ÖNCELİKLİ OLDUĞU ÇOK ÇEŞİTLİLİKLİ DIŞ POLİTİKA (BAĞDAT Yolu)   mücadelesidir. Birinci Yol’da 1947-1985 Türkiye’si, İkinci Yol’da l986-2010 Türkiye’si vardır.

ABD ve İsrail’in rahatsızlığı ikinci yoldur. 1956’daki Süveyş Kanalı sorunundan bu yana Türkiye- ABD ilişkileri ilk defa bu kadar kötüdür ve İsrail- Türkiye ilişkilerinin kötülüğü bu ilişkileri daha da berbat hale getirebilecektir.

‘’ 2002’de yaşanan ve Dünya Bankası’ndan Kemal Derviş’in gönderildiği kriz (K. Derviş’i Türkiye’ye kim davet etmiştir bugün halen net bilinmiyor. Ecevit, BEN ÇAĞIRMADIM DEMİŞTİ. Bahçeli zaten davet etmez. M. Yılmaz’da çağırmadı. Kim ‘’gel’’dedi???), 01 Mart 2003 tarihli tezkerenin reddinden sonra terör örgütünün hızla  GÜÇLENDİRİLMESİ, AB ve ABD BÜTÇELİ kuruluşların  Türkiyedeki sayısının artması, Türk Ordusu’nun itibarını bitirmeyi hedefleyen ‘’çuval krizi’’, Atatütkçülük, Ulusçuluk ve Laikliğin AŞINDIRILMAYA çalışılması, ‘’ DEMOKRASİ- İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ- AÇILIM’’ KAVRAMLARI İLE ‘’ DİNLERİN DİYALOĞUGARABETİ- DEMOKRASİ- HOŞGÖRÜ’’ rüzgarlarının BİRLEŞTİRLMESİ’’. Yaşanan bütün bu olaylar bir hesap ve  planla düzenlenmiş organizasyonlardır.

Bunların HEPSİNİ BİRLEŞTİRİN. Kim(ler)in ÇIKARINADIR DÜŞÜNÜN.  Yanıtlar Sizi hep aynı yöne götürecektir. NEREYE Mİ?  ORAYI DA SİZ BULUN …