Yaptığımız iyilikleri UNUTMALI, fena davranışlarımızı YAZMALIYIZ.

Bilmeden bile olsa yaptığımız fena şeyleri bize yapılanları affetmeliyiz. Affetmek o kadar büyük bir cezadır ki affedilen için. Bitmez bir utançtır affedilene.

Zenginlik güzeldir. Zenginin ( iyi bir insansa ) herkese hayrı olur. Zenginlik; kişinin kendisini de, karşısındakini de terbiye eder.

Sıradan davranmaz varlıklı insan. Dikkatli, temiz, bakımlı, VEREN kişidir.

Etrafı da –belki de çıkarı için bile olsa- nazik mesafeli ama YAKIN(IY)MIŞ gibi davranır özenli olur.

FAKİR in NESİ VARDIR? Duası. Dua iyidir. Ama dünya için yetmez. O hep beklenti içinde olur, istemenin ZULÜNÜ yaşar. Bu nedenle de zoraki TEVAZU sahibidir. Etrafına yapabilecekleri sınırlıdır. Bu nedenle de ondan beklenti azdır. Fakirin düğünü bile kalabalık olmaz bu nedenle. Zengin düğünün de ise herkes oynar. Onun için değil midir Nasrettin Hoca’nın: ‘’ YE KÜRKÜM YE’’ hikâyesinin doğruluğu ve tokat gibi çarpan acımasızlığı.

Zenginlik bir sınavdır da anlayana. Allah’ın bir lütfûdur bir dindar için. Kâbe, Mekke’de değil, gönüllerdedir, idrak sahiplerinin.

İste bu nedenle bir zengin her zaman FAKİRLİĞİ ( veya geçmişteki fakirliğini ) hep hatırlatacak bir eşyaya sahip olmalı, sabah evden çıkarken ve akşam eve geri döndüğünde “o eşyaya’’ bir kere bakmalıdır.” Kibirlenme, adil ol, çocukların arasında ayırım yapma, insanlara tepeden bakma” demeli, kendi kendine ”Mağrur olma, senden büyük Allah var’’ diye hatırlatmalıdır.

Sonardan zengin olanların en çok kimlerden uzak durduklarını bilir misiniz? Hatta en çok hangi insanlardan nefret ederler?

Bir zamanlar kendisine YARDIM EDENLERDEN. İçinde bir yerlerde unutmak istedikleri- kötü bildikleri anıları hatırlarlar ONLARLA. Borçluluk hissederler.

Ham softalar gibi ham zenginlerde vardır elbette, Doğuştan zengin olmadıklarından üzerlerinde bir EĞRETİLİK, RÜKÜŞLÜK vardır. Mesela kolay kızıp rahat küfür ederler. (geçmişten kalan alışkanlıktır bu aslında. Ulan bir zengin olursa ben senin ….. zamanları)

Doğuştan zengin olan sahip olduklarının DOĞAL olduğu ALIŞKANLIĞINA sahiptir. Bu nedenle bunu GÖSTERME ihtiyacı DUYMAZ. Çünkü bu zaten onundu şimdide ona ait. Öyleyse; kime niçin, neyi İSPATLAYACAK Kİ? Bilemez. Servetini gösterme ihtiyacı duymaz. Hatta NAKİT taşımaz. Hele yüksek miktar nakit hiç taşımaz.

Şımarıklık veya zenginliğini gösterme isteğinin nedeni – herhalde- GEÇMİŞİNDEN İNTİKAM ALMA isteğidir. Tahminim bu tip bir insanın en mutlu anı KİM OLURSA OLSUN ondan YARDIM isteği zamanıdır. Aslında bilir ki O  ‘’ kendisinden bir şey isteyecek’’. Ama bekler, gebertir, sabrıyla karşısındakini kıvrandırır. Ve içten içe bundan zevk alır. Anlamazlıktan gelir, ağırdan alır, laflar veya kinayelerle İSTEĞİN ÖNÜ KESİLİR (Benden bir şey UMMA mesajı), gene de istenirse HEMEN VERİR. Üstelik güzel sözlerle süsleyip, karşısındakini bir defa daha öldürür. Adil olmak zorunda da değildir zaten etrafındakilere… İstediğine istediği kadar verir kime ne.

İşte bu anı hep düşlemişti vaktinde… Ruhunda orgazmın en derinlerindedir artık. O DA EZMİŞTİR. Kimi… Ne fark eder. Belki birkaç yıl evvel ona yardım eden yakını, komşusu, kardeşi, kızı, köylüsü, oğlu. Belki de geçmişinde en çok güvendiği(bugünde) kendine her an yardıma hazır olduğunu bildiği üstelik vaktinde yardımını gördüğü biridir.  Hem de bütün çıkışlarının kapalı olduğu bir anda. Kim bilir her konuda fikrini sorabileceği karda İNANDIĞIDIR.

Olsun… Fark etmez. Üstelik bu tipler Ona geçmişteki (unutmak istediği) İYİLİKLERİ HATIRLATIR. Şimdi ise artık güçlü.

Ne demiştim? Sonradan zenginin üzerinden AKAN BİR rüküşlük vardır. Şimdi geçmişinden intikam alma fırsatıdır. Dünyada AV ZAMANIDIR. Ruhunun, sadizminin, farkında olmadığı yetersizliklerinin tatmini için.

Nereden çıktı bu yazı şimdi der gibisiniz biliyorum. Etrafıma baktım, gördüm, dökülüverdi.

Aslında intikam insani bir davranıştır. Atalarımız demişler ya ”gün olur devran döner, keser döner sap döner’’ diye. Hak edene layık olduğunu göstermek ADİLDİR DE. Burnunu sürtmek, haddini bildirmek. Ama merhametli olmak daha da insani ve ulvidir. Yüce olduğu içinde herkesin harcı değildir. Merhamet ‘’RAHMET SAHİBİNİN’’ eşref-i mahlûkuna(insanlara) verdiği bir ihsandır. Bu nedenle de “Merhametli olana merhamet edilir’’ diye müjde verilmiştir.

Şefkat ise merhametende yücedir. Çünkü şefkat merhameti de, sevgiyi de kapsar. Şöyle bir olay düşünün: Eviniz yanıyor, içinde de eşiniz ve çocuklarınız var. Önce kimi kurtarırsınız? Bu soruya bütün anne-babaların yanıtı aynıdır: ÇOCUKLAR. Niçin?

Çünkü eşinize âşıksınızdır, alışkanlığınız vardır ama çocuklarınıza ŞEFKATLE DOLUSUNUZDUR.

YANİ ŞEFKAT SEVGİYİ KAPSAR.

İşte ham zenginlerin hazımsızlıklarından dolayı –en büyük kayıpları- merhamet ve şefkat duygularını ve adalet kavramını ZAMANLA unuttuklarını GÖRÜR, ŞAŞIRIR, ÜZÜLÜRÜZ. Oysa bu insan ağlayan çocuk görse duru, kapıya gelen dilenciyi geri çevirmez, çocuklarının dertleri ile dertlenirdi. Sorarsak gene böyle olduğunu söyleyecektir. Fakat geçmişinde bu duygularında samimi iken şimdi laf-ı güzaf ( boş sözler)dır, görüntüdür, göstermeliktir.

“Komşusu aç yatarken, tok olan bizden değildir” diyen bir Peygamberimiz var bizim. Ne büyük bir söylemdir ANLAYANA. Sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın en özet EMRİDİR. Ben başımı çevirirsem onu görmez olurum, akrabalarımın bir kısmına ilgi göstermem.   HANGİLERİNE ve NİÇİN? Ötekiler ya benden bir şey isterlerse… Burada hamlığın yanında YANLIŞ GELENEKLERİN DE girdiğini unutmamalı.

Türk toplumu; Arap-İslam kültürünün etkisiyle erkekleri kadınlardan ÜSTÜN TUTMAYI aldı. Oysa İlk yurt Türk kültüründe böyle KÖTÜ BİR GELENEK YOKTU. Bu kötü geleneğin yanına 17. yüzyılda birde KADIZADELER’in İslam’la ALAKASIZ rezalet anlayışı eklendi. Gelenekselleşti. HALA DEVAM EDEN bir anlayış başladı; Erkek çocuk soyadımı sürdürecek, evimin direği, düşmanlarımı kovalayacak. Kızı eloğlu alacak, zaten gidecek. El oğluna ne kadar güvenilir ki.’’. Kızlarımız evlenince de kaşık düşmanıdır, sarı öküzden sonra gelendir. Tezata bakın ki hepimizi bir kadın doğurdu. Yurdumuzun adı ANADOLU. Cennetin anaların ayaklarının altında olduğuna inanırız.

İşte bu kötü anlayış, yanlış töre de olunca KIZIMIZ ağzıyla kuş tutsa, hapşırdığında elinde mendil babasına koşsa, esnediğinde anasına yastık olsa fark etmez. Önce oğul, şimdi oğul, sonra GENE OĞUL…

Bunu kız(lar) ına fark ettirmek önemsizdir, üzülmesi de BELKİ bir, iki saniye etki yapar. Bir nokta önemlidir burada. Belki kıyıda köşede kalmış –eskilerden kalan tortu- merhamet deyin AMA DAHA ÇOK ne olur ne olmaz İŞİMİZE YARAR, lazım olur DİYE ARADA sırtları OKŞANIVERİR. Bir sevgi sözcüğü, seni de UNUTMADIM hareketi veya ADİL OLMASA BİLE alınan bir hediye. Tabii hatırlatılır ‘’Seni unuttun sanma’’. Kurnazca ve en sevimli tarafından. Oysa kızlarımız sadece şefkat, merhamet ve adalet isterler.

BÖYLEDİR İŞTE BENİM ANAdolum. YURDUMUN İNSANI.

Cahillik Osmanlıdan bu yana özellikle 2. Murat’tan itibaren Bursa’dan doğuya doğru DEVLET POLİTİKASI olmuştur. Asker ve köylü yapılıp öylece bırakılan ASIL TÜRKLER ‘’ ötekileri, servet ve mevki sahiplerini korusunlar istenmiştir. Siz tesadüf mü sanıyorsunuz Anadolu insanının sadece asker veya köylu olmasını? Bugünde çok farklı mıdır sanki? İmamlık, polislik, öğretmenlik, astsubaylık, hemşirelik, küçük memurluklar Anadolunun değil mi? Bu ülkeyi çok uzun zamandır Sabetaylar, Beyaz Türkler, Dönmeler YÖNETMEKTEDİR.

Karacahil değil (çünkü işlerine yaramaz) CAHİL bırakılan, bu nedenle de kolay yönetilen fakat kesinlikle daha tehlikeli olan insanlarımızda birde kızlarımızın ikinci sınıf sayılması anlayışı oluşunca KIZIMIZ maliyeci, öğretmen, hukukçu, sağlıkçı kısaca ne olursa olsun değeri ve yeri ARADA BİR GÖNLÜ ALINMASI GEREKENdir. Abartılıp bin yerde anlatılıp, hatırlatılarak.

Gene de intikam YOK. Merhamet hatta her zaman şefkat olmalıdır dünyamızda. Kırgınlık, kızgınlık olacak fakat öfke olmayacak. HOŞGÖRÜ ve TEVAZU olacak.

Çünkü SEN; Çocuk, kardeş, eş, ANASIN…