Bu yazıda her kısmı ayrı konu gibi düşünebiliriz. Her birisi diğerlerini tamamlayan parçalardan oluşmakta. Parçalardan tüme varmayı hedeflerken ‘’ Her olayın; ÖNCEKİNİN sonucu, Kendisinden SONRAKİNİN nedeni’’ olmakla birlikte, aşağıda yazacaklarımızın başlangıç noktası BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ’ (BOP)’dir. ‘’ Ne kadar güç bir coğrafyada’’ yaşadığımızı göstermeye çalıştım.

İçinde yaşadığımız 2016’nın bu ilk günlerinde görülmektedir ki, Türkiye-ABD ilişkileri hassas bir dengede. ‘’ Stratejik Ortaklık’’ çok farklı manalara gelmekte. Bunun nedeni ABD’nin önce BOP sonra GOP’a dönüşen emperyalist anlayışıdır ve bu politika Türkiye’nin sınır güvenliğini olduğu kadar ‘’toprak bütünlüğünü de’’ tehdit etmektedir.
Hem müttefik, hem de ‘’ bölgesel rakip’’, uzak ve yakın olunan bir dönem yaşanmakta iki devlet arasında. Türkiye’nin gerektiğinde ABD ile birlikte ( 2012 ‘de Suriye konusunda olduğu gibi), yeri geldiğinde ‘’karşısında’’ ( İran’a ambargo örneğindeki gibi) yer alacak özgüveni ve bunun bilincinde olduğu görülmekte. ABD’de elbette Türkiye’nin gücünün farkında.

Amerikalılar, Türk toplumunda ABD’ye sempatinin özellikle son on yıldır ( bütün gizli veya açık ikna tekniklerine rağmen) çok aşağılarda olduğunu bilmekteler. Bu nedenle Google, Twitter ve öteki internet kuruluşları, sinema filmleri ( Hollywood’a verilen sipariş filmler), Türkiye’deki bazı televizyon kanalları ve gazeteleri, adına sivil toplum kuruluşları dedikleri ancak masraflarını ABD’nin karşıladığı kuruluşları, yazanları ( yazar değil), Fetullah Gülen faktörü gibi etken ve yöntemlerle; önceki mesut(!)sosyal ve politik ortama ve etkiye, 1986’dan önce Türk Halkında bulunan ABD ile ilgili düşünce ve duygulara dönülmesine çalışmaktadırlar.
Özellikle 2003’teki ‘’ Çuval Olayı’’, pkk terör örgütüne yaptıkları lojistik destek ve Pentagon’da Türk komutanlara gösterdikleri topraklarının bir kısmını da kapsayan Kürdistan haritaları gerekçeleri ile bu sefer işleri gerçekten zor.

Suriye’de 2015 sonu rakamlarına göre iki yüz elli bin kişi öldü. Göçle başka ülkelere gidenlerin sayısı (kayıtlı olan) beş buçuk milyon insan. Yani iç savaştan önceki Suriye nüfusunun yarısından fazlası göç etti. DELTA Kuvvetlerinin yanında ABD donanması unsurları da orada. ABD’nin şu anda Irak’ta üç bin elli askeri var. 450’si Irak ordusunu eğitiyor, 200’ü danışman rolünde (!), gerisi IŞİD’e ÇALIŞIYOR. ……
( Sait YILMAZ: ‘’ Orta Doğu’da Algı Yönetimi ve Gerçekler’’ Ulusal Kanal İnternet Gazetesi, 26, 06, 2015,saat;00.03. Jack A. Smith; Obama in the Middle East; From Bad to Worse, Global Research, June,18, 2015)

Temmuz 2015’ten itibaren Türkiye, güneydoğusundaki gelişmelere yönelik çok ciddi tedbirler aldı. Şu anda bölgede kolordu seviyesinde askeri birliklerimiz yanında Özel Kuvvetlerden askerler, emniyet teşkilatından özel harekatçılar bulunmakta. Üç korgeneral on dört tuğgeneral, altmış dört albayın görev yaptığı haber bültenlerinde açıklandı ( 360 TV; Ana Haber Saati,17, 12, 2015).

Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının bölgeye ziyaretlerinin anlamları vardır.. Bu ziyaret SADECE teftiş değildir. BOP’a, ABD ve Onun kullandığı örgütlere ( hatta Almanya ve İngiltere’ye) ‘’Yapılmaya çalışılanın farkında olduğunu’’ ve ‘’ gereğinin yapılacağını’’ bildiren mesajdır. 31 Aralık 2015 tarihine göre iki yüz otuz iki terörist öldürüldü. Bu rakam bölgede yaşananların ne kadar tehlikeli ve büyük olduğunu, olaylarda ‘’ÜST AKILIN BULUNDUĞUNU’’ göstermekte.
08. 12, 2015 günü TRT HABER’e göre ( saat; 18.15) Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde 909 ( dokuz yüz dokuz) yabancı uyruklu YAKALANDI. Aynı tarihteki Cumhurbaşkanı’nın açıklamasına göre 85 sivil, teröristlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. Operasyonlar sonunda toplam 2000 ( İKİ BİN) terörist öldürüldü. 20, 12, 2015 tarihli haberlere göre operasyonlar sırasında örgütten kaçmak ve teslim olmak isteyen 40 (kırk) terörist, örgüt tarafından infaz edildiler.
Sur İlçesinden göç edenlerin evleri terör örgütü tarafından yakılmakta. Sadece bu eylem bile pkk terör örgütünün ‘’iddia ettikleri gibi’’ Kürt toplumun hakları için mücadele ettiği iddiasının gerçek olmadığını göstermekte. pkk terör örgütü KÜRTÇÜLÜK yapılarak BOP çıkarları lehine çalışmaktadır.

Ayrıca bölgede yakalanan Rus, Alman, İngiliz pasaportluları da hatırlamak çok önemli. Rus’un, Alman’ın, İngiliz’in Silopi’de, Cizre’de ne işi olabilir ???? Gene Irak ve Suriye’den geldiği bilinen teröristler var. Demek ki, Türkiye GERÇEKTE pkk terör örgütü İLE MÜCADELE ETMİYOR .
Silahlı kuvvetlerimizin mücadelesi yanında Türkiye’ye ‘’ siber saldırılar’’ yapılmaktadır. Aralık 2015’te başlayan bu siber saldırılar nedeni ile bazı resmi kurum ve bankalarda işlemler aksamıştır. BİRİLERİ BU SALDIRILARIN Rusya Federasyonu veya İran tarafından yapıldığını FISILDAYIVERDİLER. Ancak araştırmalarda TÜRKİYE İÇİNDEN BİR ŞAHISTA BELİRLENDİ. Elbette nüfus cüzdanında hangi ülke vatandaşı yazıldığının önemi yoktur….) BANA GÖRE, adı geçen iki ülkenin siber saldırılarla ilgisi yok. O zaman kim(ler)???

Çatışmaların yoğunlaşması ve terör örgütü üyelerinin çatışmaların yaşandığı ilçelerde çevrilmesinden sonra, bölgedeki sivil halkın çatışmaların ortasında kalmamalarını ve teröristlerin çocuklarla, kadınları canlı kalkan olarak kullanmalarını engellemek amaçlarıyla öğretmenlerin ‘’hizmet içi kursları’’na çağrılmaları ile okullar geçici tatil oldu. Böylece bölge halkının Cizre, Silopi ve Sur’dan ayrılmaları da sağlandı. Göç eden bölge halkı bütün propaganda ve yönlendirmelere hatta HDP milletvekili Pervin Buldan’ın açıkça TEHDİTLERİNE RAĞMEN terör örgütü ve KULLANICILARININ İSTEKLERİNE (HEDEFLERİNE) uymayıp; Ayn el Arap ( Kobani) veya Suriye’nin kuzeyine değil BATI’ya göç ettiler.

(Bölgede yaşayanların terör nedeniyle göç etmelerine çok kızan P. BULDAN’’ geri döndüklerinde hoş karşılanmayacaklar’’ diye tehdit ediyor terör örgütünden kaçıp, göç yapanları. Fakat AĞA KIZI P. BULDAN 1991’de Hakkari’yi terk etmişti.( Muhsin KIZILKAYA: ‘’Gündem Ötesi’’, HABER TÜRK TV. SAAT 21.35) 1991’de Hakkari’den İstanbul’a gidip Etiler’de satın aldığı villadan ‘’ dağdakilere’’ el sallıyordu.

Sonra Ankara’ya geçti, Milletvekili YAPILMIŞTI ( Reşo Ağa’nın sürücüsü milletvekili olacak değildi ya..). Kandırılan Kürt Gençleri dağlarda zor şartlarda yaşayıp, operasyonlarla öldürülürken; O, TBMM üyesi olduğu için bu seferde Ankara’nın en GÜVENLİ ve lüks semtlerinden birisinde yaşamaya başladı. Kürt Kızları yağlı, kirli saçları ile basında yer alan fotoğraflarda görüldüğü gibi göbeğini kaşıyan terörist başının gönlünü yaparken O, kuaförlerde perma yaptırıyordu. Soğuktan üşüyüp, pis elbiselerle yaşayacak değildi tabii. Ne de olsa öndekilerdendi. Ölenler nedense zengin ve/veya ağa çocukları değildi…..

Onların çocukları Ankara’da, İstanbul’da lüks arabaları ile keyif sürüp – isterlerse- Avrupa veya ABD’de bir okulda öğrenim görüyorlardı. Terörün yerle bir ettiği şehirlerde yaşayan Kürt çocukları OKULA GİDEMİYORLARDI… Zaten Onlar okula gitmeseler de olurdu…Yoksa okullar yakılır mıydı?)

Bu davranış biçiminin iki anlamı vardır: Birincisi; Bölge halkı Ayn el Arap’a YÖNLENMEYEREK ‘’ KARŞI TARAF’’IN oyununu bozmuş, DEVLETİNE BAĞLILIKLARINI GÖSTERMİŞTİR. Oysa terör örgütünü kullananların en önemli planları, bölgedeki halkın ( değişik ikna yöntemleri ile) Batı’yı TERCİH ETMEYECEKLERİ ÜZERİNE İDİ. Böyle davransalardı ‘’ Bakın, Halkımızda özerkliği istiyor’’ diyeceklerdi.

İkinci önemi; Bölgedeki vatandaşlar pkk’YA DEĞİL, HDP’ye OY VERMİŞLERDİR. Ancak HDP’li yöneticilerin pkk’lı olduğunu GÖREMEMİŞLERDİR. Bu arada S. Demirtaş’ın ‘’ düzenli aralıklarla’’ ABD’ye yaptığı seyahatlerini (!) UNUTMAMALIYIZ. (Özerklik açıklamasını yapmasından hemen önce ABD ve Rusya Federasyonu’nu ziyaret etmesi dikkat çekicidir.…..) HDP,’’ Türkiyelilik’’ sloganı ile halkı kandırmıştır.

Türkiye’deki Kürt aşiretlerinin büyük çoğunluğu Türkiye’nin yanındadır. Irak ve Suriye’deki birçok Kürt aşiretinin Türkiye sevgileri herkesin bildiği gerçektir. Bütün yönlendirme ve tehditlere rağmen bölgedeki insanlarımızın Suriye tarafına değil Türkiye’nin iç kısımlarına göç etmeleri bu insanların Türkiye’ye bağlılık ve sevgilerinin en önemli göstergesidir.

Gösterilmeye çalışılanın aksine Türkiye ve İranlı devlet yöneticileri iki ülke arasındaki ekonomik, mali, kültürel ilişkilerin çok güçlü olması gerektiğinin farkındalar. İran bilmektedir ki, ‘’ Kendi bütünlüğü ve güçlü devlet olmasının ANAHTARI’’ Türkiye’dir. Rusya Federasyonu, ABD, İngiltere ve Almanya’nın Orta Doğu’daki hedeflerini engelleyebilecek ‘’ bölgesel güç’’ün Türkiye olduğunu bilmektedir.

ABD, BOP içinde Kuzey Afrika’dan başlattığı YENİ DÜZENlemeye göre; Kendisini ‘’ Küçük Şeytan’’ olarak gören İran’ı mutlaka zayıflatması gerektiğini böylece İsrail’in ( Suriye tehlikesi ortadan kaldırıldığına göre) güvenliğini sağlayacağını düşünmektedir. ABD, İran’ı din/ mezhep üzerinden bölmeyi gerçekleştirmeye ve İran-Fars toplumunu Şii / Sünni mezhep savaşlarına çekmeye çalışmaktadır. Mezhepçilik denenirken( planlanırken) İran’ın kuzeyindeki Azerilerde değerlendirilerek ‘’ Kabilecilik’’ ( dikkat edilirse milliyetçilik DEĞİL) propagandaları ile toplumsal olarak da ayrıştırmayı hedeflemektedir. Fakat özellikle Azeri kökenli Ayetullah Rafsancani’nin dikkati ve dirayeti ile ABD, Azerileri kullanmayı BAŞARAMAMIŞTIR.

İran’ın bölünmesi ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarına uygun olmaklar birlikte Türkiye bunu ASLA İSTEMEZ. 2016 yılı itibariyle 233 yıllık geçmişi olan ABD’nin binlerce yıllık geçmişe ve kültüre sahip,Şiilik gibi ‘’eylemci’’ yönü ağırlıklı, ‘’elinin altında’’ dünyanın her yerinde değerlendirebileceği Hizbullah ve Ayetullahlık sınıfı gibi dini ve sosyolojik güce sahip İran: Irak, Suriye, S. Arabistan, Libya, Kuveyt, Lübnan, Ürdün gibi HARİTA ÜZERİNDE KURULMUŞ, sınırları cetvelle çizilmiş kabile devleti DEĞİLDİR.

Enerji kaynaklarının denetimi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması için ‘’ KÜRDİ –İSRAİL DEVLETİ’’nin KURULMASI BOP’un TEMEL HEDEFLERİNDENDİR. Bu amaçla bağımsız Kürdistan Devleti kurulmalıdır. 2016 yılı içinde Kuzey Irak’ta YAPILACAK REFERANDUMDAN SONRA bağımsız kürdistan devleti kurulacaktır. Esasen Kuzey Irak’ta kürdistan devleti kurulmuş SADECE İLAN EDİLMEMİŞTİR.

Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani’nin Aralık 2015 içinde üç defa Türkiye’ye gelmelerinin nedeni ‘’ bu konu ile ilgili’’ pazarlıklardır gerçekte. Barzani; Silopi, Şırnak ve Sur’daki terör örgütü eylemlerini, KCK’yı, pkk terör örgütünü ‘’ boş yere’’ olumsuz manada eleştirmemiştir. Amaç Türk toplumunu hazırlamak, ortamı yumuşatmaya çalışmaktır. Geçmişte Türkiye’nin terör örgütüne karşı işbirliği tekliflerini DAİMA REDDETTİĞİ düşünülürse yukarıdakinden başka yorum yapılamaz.

Büyük Kürdistan PROJESİNİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN Türkiye’deki bazı şehirlerin Ayn el Arap ve Cerablus’la birleşmesi, Türkiye’den buralara halkın göç etmeleri gerekiyordu. Silopi, Sur, Cizre’deki eylemlerle, Türkiye’nin Cerablus’ta ‘’ GÜVENLİ BÖLGE KURULMASI’’ isteğine ABD’nin karşı çıkmasının nedeni budur.

Suriye’nin kuzeyinde kurulacak Kürt kantonları (bu coğrafyaya Cerablus ile Kobani dahildir)ile Kuzey Irak birleşecek böylece İran’ın güneyinden Akdeniz’e kadar ulaşan Büyük Kürdistan Devleti kurulmuş olacak, Akdeniz’e ulaşılarak petrol sevkiyatı için Türkiye’ye bağımlılıkları ( bir müddet sonra) kalmayacaktır.

Selahattin Demirtaş’ın ABD’DEN GELMESİNDEN HEMEN SONRA Rusya Federasyonu’na gitmesinin altındaki neden budur. S. Demirtaş’ın özerklik isteği ile ilgili açıklamaları, M. Barzani’nin Türkiye ziyareti, Suriye’de Salih Müslim’in Türkiye ile ilgili açıklamaları, Mavi Marmara olayından sonra ‘’ Türkiye – İsrail ilişkilerinin ‘’ aniden’’ düzelmeye başlaması, pyd birlklerinin Fırat’ın batısına geçmesi durumunda Türkiye’nin müdahale edeceğini açıklaması, ABD -Türkiye arasındaki ANLAŞMAZLIKLAR, Rusya – Türkiye uçak krizi gelişmelerinin HEPSİNİNDE aynı döneme gelmesi ZAMANLAMA OLARAK tesadüf OLMAYAN bir dönemdir.

Irak’taki DELTA birlikleri, Türkiye’deki BOPÇULAR, HDPLİLER, pkk, pyd, ypg; ( yakalanan Alman ve İngilizler DÜŞÜNÜLÜRSE Almanya ve İngiltere kendi tedbirlerini almaktalar) HEP BİRLİKTE harekete geçmişlerdir. Başarılı olabilirler mi? Tehlikeli bir soru değil mi? Yanıtı bundan sonraki bölümlerde?

Rusya Federasyonu’nun SORUNLARI;
– Toplumdaki ALKOLİZM PROBLEMİ.
– Nüfusunun yaş ortalamasının sürekli yükselmesi.
– Rus toplumunun sosyalizm dönemine özlemleri.
– 30 dolar civarındaki DÜŞÜK PETROL FİYATLARInın ekonomi ve maliyeye verdiği büyük zararlar.
– Dolar karşısında Ruble’nin büyük değer kaybetmesi( 2014’te bir dolar otuz üç ruble iken 2016’da bir dolar 80 Rubledir).
– IMF yardımlarına muhtaç duruma düşülmesi.
– ABD ve AB’nin ekonomik ambargosu.
– Japonya, Dağıstan, Çeçenistan, Ukranya, Gürcistan, Kırım’daki sorunlar.
– Balkanlar’da Sırbistan dışında etkisinin ÇOK AZALMASI.
– Stratejik Ortak durumundaki Türkiye ile yaşadığı ‘’ uçak krizi’’ .

‘’Uçak Krizi’’nde Rusya Federasyonu; Türkiye’ye karşı Kendisini ‘’ KARİZMAYI ÇİZDİRMİŞ’’ hissetmektedir. Uluslar arasında ‘’ Kimsenin Kendisine Karşı Duramayacağı’’ şeklinde bir duygusu varken, Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi ile sahip olduğu duygu hatta kibir yerle bir olduğu gibi başka devletlere de (itibarını geri kazanabilmek için) Türkiye üzerinden güç gösterisi yapmaya çalışmaktadır. Ancak Türkiye’nin ‘’ akıllı ancak dik ve vakur duruşu’’ ile meseleyi diplomasi ile çözmeye çalışması karşısında POLİTİKA DIŞINDA yapabileceği FAZLA HAREKET ALANI DA KALMAMIŞTIR. Ekonomik yaptırım kuvveti yetersizdir. Mali anlamda verebileceği zarar sınırlıdır ki, Türkiye bunlardan önemsiz derecede etkilenir.

Burada sorulması gereken soru şudur; Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki problem(ler) kim(ler)in çıkarınadır?

Çok açıktır, İki devlet arasında yaşanacak her türlü sorun ABD ile AB’’ye yaramaktadır..

Kriz sonrası Türkiye UZUN ZAMANDIR ilişkilerin kötü olduğu ve HİÇ BİR İLERLEMENİM GÖRÜLMEDİĞİ AB ile aniden’’ vizesiz AB’ye geçiş, bazı fasılların açılması, üyelik ‘’atağına geçivermiştir. Yani AB ( Suriyeli göçmenler krizi etkisi olmakla birlikte) Rusya Federasyonu – Türkiye uçak krizini iyi değerlendirerek ‘’ soğuyan ilişkileri’’ yeniden ısıtmayı başarmıştır ki, bu sonuç özellikle AB’yi parmağında oynatan Almanya’nın başarısıdır.

Rusya Federasyonu diplomatik, enerji kaynakları, ticaret, turizm gibi alanlardaki atılımları ile ABD yerine, Türkiye’nin ‘’ Kendisi ile’’ stratejik ortak olmasını sağlamıştı adeta. Bu arada Türkiye BRİCH’e gözlemci olmuş, Şanghay Sözleşmesi’nde yerini almaya çalışmaktaydı. Bütün bu gelişmeler elbette ABD’nin ekonomik, mali, askeri, politik çıkarlarına aykırıydı. Türkiye hızla Batı’dan uzaklaşmakta, Madrid Yolu yerine Barcelona Yolu’na gitmekteydi. Şimdi Türkiye yeniden Batı’ya döndü(rüldü) .

Terörist başı A. Öcalan’ın örgüt üzerinde ETKİNLİĞİ, GÜCÜ KALMAMIŞTIR. Bunun en kolay ispatı, 2014 nevruzunda yaptığı açıklamalara UYULMAMIŞ OLMASIDIR. Yani, birileri tarafından kullanıldı ve çöpe atıldı.
Dikkat edilirse ne örgüt, ne de vaktinde onu kullananlar tarafından adı anılmıyor. O da biliyor ki, bir emir verse yapılacağından emin değil. Bu nedenle örgüte bir şey diyemiyor. Otoritesinin bittiğini göstermek istemiyor. Onun yerini ‘’ ABD’nin emirlerini’’ düşünmeden, tartışmasız yerine getiren Kandil ALMIŞTIR. Terörist başı ‘’ Kaldırın hendekleri’’ dese emri yerine getirilir mi? Bunun cevabını A. Öcalan’da biliyor. Kaldırılmaz. Ancak M. Karayılan emir verirse kaldırılır…

1989 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) kapitalizme alternatif çözümler üretememesi sonucu dağılmasından sonra ABD ‘’TEK SÜPER GÜÇ’’ OLARAK KALDI. Her ne kadar Rusya Federasyonu ‘’ yeniden’’ toparlanmaya çalışsa da en azından şimdilik eski yaptırım gücünden uzaktır. Tek kalmış olan ABD silah sanayisine ‘’ pazarlar bulmak’’ zorundaydı. Ayrıca BOP( daha sonra GOP) adını verdiği yeni hakimiyet bölgeleri istiyordu. Bu hedeflerini gerçekleştirmek için dünya ve ABD kamuoyunu ve özellikle AB toplumlarını İKNA ETMESİ GEREKİYORDU.

İşte bunu gerçekleştirmek için Hollywood’a verdiği sipariş filmlerle çalışmaya başladı. Peşinden aslında ‘’ Cahillikler Çatışması’’ denilecek kadar – elbette kasıtlı olarak- yanlı ve yanlış yazılmış olan MEDENİYETLER ÇATIŞMASI çalışmasını yaptırdı ve ciddi medya çalışmaları ile bütün dünyada bu teorinin bilinmesi ve tartışılması sağlandı.
Bu arada Bill Clinton’un Dış İşleri Bakanı Condalize Rice 2008’de ‘’ Orta Doğu’da 22 ( yirmi iki) ülkenin haritasının değişeceğini’’ açıkladı. Aynı açıklama 2012 yılında Hillary Clinton tarafından da yapıldı ve şöyle dedi: ‘’ Türkiye hariç BOP TAMAMLANMIŞTIR’’.

Bütün bunlar yapılırken ‘’ BİR DÜŞMAN BULUNMASI GEREKİYORDU’’. Tarihi zemini olan, Avrupa toplumlarının bilinçaltındaki ‘’Haçlı Savaşları ‘’ uyandırıldı. İSLAMAFOBİ oluşturulup ‘’ radikal İslam’’ ifadesi kullanıldı. Avrupa’da İslami terör adı verilen ölümlü eylemler yaptırıldı. Yeni terör dalgasına verilen isim yani ‘’ radikal İslam’’ bile özellikle seçilmiştir. Radikal Hıristiyanlık veya Radikal Yahudilik diye bir adlandırma duydunuz mu Siz? 11 Eylül’le ilgili çok kısa sürede filmler yaptırıldı.

Oluşturulan İslamafobi’yi güçlendirmek için adına IŞİD denilen; nerede, nasıl, kimler tarafından kurulduğu anlaşılamayan ‘’ gerçekte İslam’la ilgisi bulunmayan’’ terör örgütü kurduruldu. Tıpkı el Kaide ve Usame bin Laden gibi. Afganistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi üzerine ABD tarafından eğitilip, işgale direnişi örgütleyen Laden GÖREVİNİ TAMAMLADIKTAN SONRA nasıl yok edildi ise elbette BOP tamamlanınca (!) yani Suriye, Irak, Libya, Türkiye ile ilgili planlar ve Büyük Kürdistan Devleti’nin kurulması hedefleri gerçekleştirildikten sonra IŞİD’de tasfiye edilecektir.

IŞİD’e yapılacak operasyonla Kerkük’ten sonra Musul’u ele geçirecek Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi 2016 yılı içinde yapacağı referandumla BAĞIMSIZLIK KARARI ALINCA NE OLACAK?

a- Zengin petrol ve doğalgaz yatakları yeni(bağımsız) Kürdistan devletinin kontrolüne(gerçekte ABD) geçmiş olur.

b- Kürdi- İsrail devleti kurulmuş olunur, İsrail’in güvenliği için ABD desteğinde çok güçlü bir müttefik ve tampon bölge kurulmuş olunur.

c- Türkiye ÇOK NET OLARAK GÜVENLİK TEHLİKESİNE DÜŞER.

05 Ocak 1923 yılında Mustafa Kemal Paşa şöyle demişti: ‘’İngiltere’nin en önemli hedefi gerçekte Kendisine bağlı ancak kağıt üstünde bağımsız Kürdistan devleti kurmaktır. Böylece petrolü ele geçirdiği gibi Bizim için daima bir tehdit, güvenlik meselesi olacaktır.( İlker BAŞBUĞ: ‘’ Tarafsız Bölge‘’, CNN TÜRK, saat; 22.30).
İngiltere’nin rolünü günümüzde ABD almıştır..

Türkiye 1984’ten bu yana terör yaşadığı doğu ve güneydoğu sorununu DÖRT şekilde çözebilir;

– Devlet, terörden etkilenen ( mesela şu anda Sur, Cizre, Silopi, Dargeçit’te)vatandaşlarına şefkat elini uzatarak, devletinin yanında ancak terörden zarar gören vatandaşlarını ekonomik ve mali olarak korumalıdır.

– Bölgenin sorunlarını çok iyi bilen insanlardan oluşan bir heyet oluşturularak DİYALOG YENİDEN BAŞLATILMALIDIR. Ancak bu heyet ‘’ akil insanlar’’ gibi komik ve etkisiz olmamalı. Akil adamlar seçimindeki gibi pkk sempatizanları bu heyette ASLA olmamalı( örnek. Mitat Sancar gibi). Keza ne iş yapacakları, ne işe yarayacaklarını BİLMEYEN sadece dekor olarak var olan şahıslarda bulunmamalı. Hükümete çözüm önerileri sunabilecek kalitede insanlar bulunmalı. Fikri, görüşü olmayan, kendisine telkin edilenleri söyleyen tek özelliği bir şekilde adının insanlarımızca bilindiği insanlardan oluşmamalı. Ayrıca isimleri pkk ile veya HDP ile birlikte tanınan Mazlum Der, Kesk, Cumartesi Anneleri gibi adına komik biçimde sivil toplum kuruluşu denilen gruplar yer almamalı.

Kimlerden Oluşmalıdır?
Sosyoloji, toplumsal psikoloji, diyanet, edebiyatçı, ekonomi, maliye, tarih alanlarında uzmanlaşmış, toplum tarafından bilinenler bu komisyonu oluşturmalıdır. Yapacakları çalışmalarda Hükümet veya başka bir grup tarafından etki altına alınmaya çalışılmamalıdır.

– Devlet görevlileri ile yapılacak görüşmelerde kesinlikle yabancılardan oluşmayan ‘’ÜÇÜNCÜ GÖZ’’ OLMALIDIR. Üçüncü Göz’ün yabancı olmamasının gerekçesi şunlardır; Yabancılardan oluşan bir komisyon ‘’ Bizim iç sorunumuzu’’ uluslar arası boyuta taşır. Terör örgütü ile AB’nin hedefi budur zaten. AB ve Rusya Federasyonu, İngiltere böyle bir komisyonda mutlaka yer alırlar. Yukarıdaki bütün yazılanlarla birlikte düşünüldüğünde sorun tahmin edilemeyecek boyutlara ( ve yeni sorunlara) ulaşır.

– Terörü yenmenin diğer yöntemi de şudur; Diyalog yeniden kurulurken terör örgütü ile en sert şekilde mücadele devam ettirilmelidir. Görüşmeler yapılırken ‘’ operasyonlar dursun’’ gibi terör örgütüne nefes alma, toparlanma hatta kaçma fırsatı verecek istekler kabul edilmemelidir. ‘’ Teröriste merhamet olmaz’’. Ambulansı kaçıran, sokaktaki çocuğu öldüren, okulları içinde çocuklar varken yakan-roketleyen, hastaneye bomba atan, halka ‘’ zorla’’ hendek kazdıran, askere ve polise mermi atan’’ VURULUR. Vurulacağını bilen pek çok şahıs terör örgütüne katılmaktan kaçacaktır.

Terörle, teröristle pazarlık olmaz. Sıkarsın kafasına ne terörist kalır, ne de terör ( Muhsin Yazıcıoğlu).
Devlet olarak, Bölgedeki vatandaşına şefkat elini gösterirken, elinde silah olanı vuracaksınız. Toma ile su sıkarak teröristle mücadele olmaz.

Terör örgütü ile bağı bulunduğu tespit edilen VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMALIDIR. Madem bu Ülkenin varlığına ve birliğine karşıdır o zaman BU Ülkenin vatandaşı da OLMAMALIDIR.
2015 yılında Türkiye açısından en güzel olay Nobel Kimya ödülünü Aziz SANCAR’ın almasıdır.
BBC ( İngiliz kanalı) Muhabiri soruyor:
‘’ Siz Mardinlisiniz, Kürt müsünüz? ‘’
Yanıt: ’’ Hayır’’.
Aynı muhabir yeniden soruyor :
‘’ O zaman Süryani misiniz? ‘’
Cevap:
‘’Hayır. Ben, Mardin doğumlu bir Türküm. İdealist Köy Enstitüleri’nin idealist öğretmenleri tarafından yetiştirilen idealist bir insanım’’.
İngiliz muhabir ısrarla milliyetini niçin öğrenmek istiyor? İlim’in (araştırma) ve Bilim’in( bilme ve aktarma)milliyeti mi olur? Fakat BBC Muhabirinin vermek istediği mesaj başka…..
Bu örneği niye verdim???
Konuyla ne ilgisi var???