İnsan öyle bir varlıktır ki, beyni nasıl isterse oraya yönlenir. Beynini de duygular etkiler. Bu durum nedeniyle en olumsuz koşullarda dahi mucize adı verilen güzellikler yaşanabileceği gibi trajedilerde görülebilir.

Psikiyatr veya psikologların değeri ve önemi de burada daha iyi anlaşılıyor. Düşünsenize hem anne olmak isteyen, hem de doğumdan korkan bir kadını “en doğru” kim ikna edebilir? Veya ameliyat olması mecbur olan fakat “korkan” bir hastaya en iyi telkini kim yapabilir?

İnsan hayatındaki en önemli duyguların başında UMUTLU OLMAK gelir. Umut; yaşamı istemektir, geleceği düşünmek, çözüm üretmektir.

İnsan beyni, düşünce ve duygulardan olumlu veya olumsuz hangi yönde etkilenirse ona göre vücudu yönlendirip, etkiler. Bu etki ile bir makineye benzetebileceğimiz insan yapısı, isterse kendini YOK EDEBİLİR veya parça eksiği hariç kendini TAMİR EDEBİLİR.

1999’da Adapazarı’ndaki depremi hepimiz hatırlıyoruz. Çocuklarını kaybeden ailelere doktorlar “hemen çocuklarının olmasını” tavsiye ettiler. Çünkü çocuklarını kaybeden, bu nedenle travma yaşayan anne-babaların YAŞAMA TUTUNMALARI GEREKİYORDU. Burada  “doğacak çocuk” UMUT demekti.  Umutsa, hayata yeniden asılmaktı. Yoksa haklı olarak yaşama küseceklerdi. İşte beyin, bu psikolojinin etkisi ile bedenlere olumsuz sinyaller verecek, vücut aldığı komutların etkisi ile önce hastalanacak (fiziksel ancak daha çok psikolojik) sonra “istenmeyen son” a gidilecekti.

Dini inanışlarda ümitlenmekte çok etkilidir. Hiçbir din şunu demez; “Sen bittin, Sen Cehenneme gideceksin, Seni kimse kurtaramaz”. Sürekli insana umut verir. En bunalımlı anlarında destek olur, TELKİNLERDE bulunur.

Zor durumdaki İNANANA “Güvenmek için Allah yeter” veya “Ben; Size, şah damarınızdan daha yakınım” ayetlerini okuduğunuzda, doğru ve güzel açıkladığınızda – zaten duygusal açıdan hazır olan- dindarda tahmin bile edemeyeceğiniz değişiklikler görürsünüz psikolojik açıdan.

Allah’a sığınan ve Ondan isteyen, yaşama sarılmıştır artık. Melankoli halleri yoktur. İnatla mücadele eder sorunları ile. Artık sıkıştığında Yardımını isteyebileceği bir YER vardır.

Güzel ahlak bütün dinlerin temel hedefidir. Ahlaki seviyenin yukarılarda olduğu toplumlarda dinde devreye girince İNTİHARLARIN çok az olacağı açıktır. Çünkü insan umutludur.

Ancak değişik nedenlerle BİR İNANCA BAĞLI OLMAYABİLİRİZ. O zamanda umutsuzluk bizim ASLA etkisinde kalmamamız gereken bir duygudur. TERAPİLER alarak veya GÜVENDİĞİMİZ dostlarımızın yardımları ile yıkmak gerekir UMUTSUZLUĞU.

Bazıları her ne kadar ‘’ sabreden derviş, sonunda gebermiş’’ veya ‘’ umut fakirin ekmeği, ye Mehmet ye’’  diyorlarsa da Siz, Onları ciddiye almayın. Tabii bütün yıl yatıp Ö.S.S. sınavından bir gün önce TÜRBELERE DE KOŞMAYIN. Koşanlara da sadece GÜLÜN. Orada yatanın artık kimseye faydası olmaz.  Çünkü O ÖLÜ. İstenecek MAKAM BELLİ…

İsteyin ONDAN… Bitmez nasıl olsa…

DİLEĞİN GÖNLÜNÜZDEKİNİ… Güzel bir evlilik mi, servet mi, sağlık mı,  KİMSELERE SÖYLEYEMEDİĞİNİZ ÖZLEDİĞİNİZ Mİ?

NE  – veya Kim –  ise ONU…

VERİR Mİ?

“SİZ, İNSANLARI SAHİPSİZ Mİ SANDINIZ” diyen de “İSTEYİN, VEREYİM’’ diyen de O…  SİZ İSTEYİN…