Kemal KILIÇDAROĞLU;  CHP Yeni Genel Başkanı, Fenerbahçeli

AKP,  MHP ve BDP’yi  Nasıl Etkiler?

Devlet Memuru olduğu  süreçte ve milletvekilliği döneminde adı etrafında hiç şaibe dolaşmadı.

Milletvekili olduğundan itibaren kendi sitesinden ‘’ servet beyanını’’ hep yayınladı.

Tıpkı Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in ailesinde olduğu gibi mütevazı, vitrine çıkmayan bir aileye sahip.

Yolsuzluklar ve usulsüzlükler konusunda özellikle İ. Melih Gökçek’le girdiği tartışmalarla toplumun saygısını kazanıp, dikkatleri üzerine topladı.

% 20 oy oranını başarı çıtası olarak kabul eden CHP yönetimine katılmadığını söz ve davranışları ile belirtti. Ortaya çıktığındaki ilk cümlesinin ‘’ % 40 oy hedefi ve iktidar’’  olması doğru bir söylemdi.

Türk toplumunun tepkisini çeken ve AB’ ye üyelik isteği oy oranının sürekli düşmesine neden olan tavırlarda; genel kabul gibi düşündüğünü gösterdi. AB’ye ‘’ ya belirlenen tarihte üye oluruz veya Gümrük Birliği’ni iptal ederiz’’ yaklaşımı büyük ilgi çekti.

Kürsü dokunulmazlığı hariç, milletvekili dokunulmazlığına karşı olduğu biliniyor.

Uzun zamandır ‘’Siyasi Ahlak Yasası’nı’’ istemesi,  gördüğü saygıyı artırıyor. Adı HİÇ KİRLENMEDİ.

Ulusalcılığı önceliğinde olan bir sosyal demokrat.

CHP’NİN BUNDAN SONRAKİ POLİTİK MÜCADELESİNDE  Sayın K. Kılıçdaroğlu’nun yukarıda sıraladığımız özellikleri yanında  Tunceli’li, Alevi ve Fenerbahçeli olması  da CHP’ye ciddi oy artışı getirmesi mümkün kişisel özelliklerindendir.  CHP oy patlaması yapar veya iktidara gelirse bu duruma olumlu anlamda Türkiye açısından ‘’ talihin cilvesi’’ diyebiliriz. Çünkü, Tuncelili olması özellikle BDP’nin bölgedeki etkinliğine ciddi zarar verecektir. Şimdiye kadar hep ihmal edildiklerini iddia edip Alevi inancını ve Alevileri,  sömürenlerin elinden  sürekli kullandıkları  bir konuyu almış olacaktır.  Fenerbahçeli olmasını ise genel kabul olarak değerlendirmek gerekir; herkes biliyor ki, ‘’ fanatik’’ taraftarlar siyasi parti başkanlarının tuttuğu takımları takip eder ve oy kullanır.

Bütün bu özet değerlendirmeye baktığımızda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; AKP ‘’NİHAYET’’ CİDDİ BİR MUHALEFETLE KARŞILAŞACAK. Şu ana kadar CHP ve BDP  muhalefet yapamamış, AKP’yi rakipsiz bırakmışlardır. MHP’yi unuttuğumu sanmayın.

  1. MHP, şu ana kadar sadece Oktay Vural’la idare etmiştir.  Oysa bir zamanlar kimler yoktu ki; Muharrem Şemsek, Rıza Müftüoğlu, Enis Öksüz, Yılma Durak, Ali Güngör, Abdulhalik Çay, Bahattin Ergezen, Ercüment Konukman, Agah Oktay Güner, Yaşar Okuyan.  Bunlar hemen aklımıza ilk geliverenler ve bir parmak işareti ile toplumu peşinden sürükleyen şahsiyetlerdi. Şu anki MHP’de bir işareti ile toplumu peşinden sürükleyecek İKİ KİŞİ SÖYLEYEBİLİR MİSİNİZ? Bu güçte MHP’li yok mu? Var. Ancak yönetimde değil, hatta partide değil. Niçin?  MHP geçmişinde  bu nedenle ciddiye alınıyordu siyasi rakiplerince. Şu andaki MHP’ye bakarsak,Toplumu peşinden sürükleyecek kim(ler) var partide?
  2. MHP, ülkücü gençliği de, ülkücü camiayı da heyecanlandıramamıştır. Yani kendi tabanına sahip çıkamıyor. Klasik oy oranının üstüne niçin (bu kadar harika bir ortam olduğu halde) çıkamıyorlar, yöneticiler hiç araştırdılar mı? Sanmıyorum. Şu anki parti yöneticileri ne kadar halkın içindeler, ne kadar MHP’nin politbüro görünümünün dışındalar?
  3. MHP, daha önce hiç olmadığı kadar ‘’ Genel Başkan ve Yanındakiler’’e dönüşmeye yakındır..Oysa çok değil 1996’larda Genel Merkez’e giden bir partili oradan mutlu ayrılıyordu. Süreç içinde; tıpkı CHP ’deki ‘’ Baykal ve Yanındakiler’’ gibi ‘’Bahçeli ve Yanındakiler’’e dönüşme tehlikesi yakın gibi gözüküyor ve bu Parti içinde, Sayın Bahçeli  açısından da,  Türkiye’nin kazançları bakımından da büyük şanssızlıktır.
  4. Toplumun en önemli problemleri olan işsizlik, kredi kartları, hayvancılığın yok olması, çiftçilerin durumu, rüşvetin yaygınlaşması gibi konularda HİÇ ÇÖZÜM ÖNERİSİ GETİRMEMİŞTİR. Oysa muhalefet, problemleri söylerken çözüm önerilerini de getirmelidir. Terörist başı sorunu bitince MHP’nin söyleyeceği ne vardır?  Önerisizlik terörün ve terör örgütünün bitirilmesinde de aynıdır. Asker ve polise ihale dışında ilk defa 1972’de başlayan bu konuda Alpaslan Türkeş’in vefatından sonra ‘’ hangi çözüm önerileri’’ getirilmiştir?  Bir zamanlar MHP’nin kalesi görülen Tokat, Samsun, Kars, Çankırı, Yozgat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Çorum, Nevşehir, Adana’da şimdi durum nedir? Sizce niçin bu duruma DÜŞÜLDÜ?  Sadece SİYASİ KONJÜKTÜRLE AÇIKLAYABİLİR MİSİNİZ? MHP toplumdaki gücü ve etkinliği oranında muhalefet YAPAMAMAKTADIR.
  5. AKP –Bana göre- dış politikada başarılıdır. Ancak sade vatandaşı bu ne kadar ilgilendirir?
  6. AKP uluslar arası ekonomi teşkilatlarının raporlarına göre ekonomi yönetiminde başarılıdır. Ancak vatandaşlarının mali durumunu DÜZELTEMEMİŞTİR. Artık yapması gereken en önemli  iş, vatandaşının kötü mali durumunu düzeltmektir.  Terörün ve terör örgütünün bitirilememesinin en önemli nedeni de budur herkesin bildiği gibi. Yani AKP iki iş birden yapmış olacak ve her iki durumda da kazanacaktır.
  7. AKP şu ana kadar uyguladığı ekonomi ve maliye politikaları ile FAKİRİ daha da yoksullaştırmış, VARSILI daha da ZENGİNLEŞTİRMİŞTİR. Bu durum  PARTİNİN ADINA UYGUN DEĞİLDİR.
  8. AKP ‘’ açılım politikası’’nda VATANDAŞLARINA niyetini iyi anlatamamış, bunu terör örgütünün kullanacağını OLAĞAN DIŞI BİR HATA YAPARAK hesaplayamamıştır.  Bu durum çok ciddi prestij kaybettirmiştir.
  9. Diğer siyasi partilerin genel başkanları EVLERİNDEN ÇIKMAZKEN, Sayın Başbakan tabiri uygunsa yerinde durmamış, müthiş bir performans göstererek VATANDAŞIN AYAĞINA GİTMİŞTİR.  Bu da onların artısıdır.  Demek ki, başarı haftada bir gün salı günleri parti meclisinde toplanıp, konuşarak gelmiyor.  Karşıt görüşü olan zaten yok. Olsa da söyleyemez. Çünkü ilk genel seçimde genel başkan ( bütün siyasi partilerimizde olduğu gibi) o kişiyi partiden atar. (Siz Türkiye’de milletvekillerini HALKIN SEÇTİĞİNİ Mİ SANIYORDUNUZ? Halk sadece seçilmişleri atar. Yani ilk yapılacak genel seçimde kimler milletvekili olacak en azından GARANTİ KAZANACAK LİSTE SIRALAMASINDA OLACAK bugünden büyük oranda zaten belli. Ülkemizde ulusal egemenlik henüz gerçekleşmemiştir. Gazetelerde, ders kitaplarında yazılanları ciddiye alıp, doğru sanmayın.)
  10. AKP üç önemli HATA daha yapmıştır: Anayasa değişikliği çalışmalarını, Alevi açılımı kurultayını ANLATAMAMIŞ,  SÖZ VERDİĞİ ‘’ milletvekili dokunulmazlığı’’ konusunu ise hiç gündeme getirmemiştir.
  11. Barış ve Demokrasi Partisi ( bundan sonra BDP diye yazacağız) TÜRKİYE’NİN PARTİSİ OLAMAMIŞTIR.  Ahmet Türk, Hasip Kaplan gibi tecrübeler niçin başaramadılar bunu kendilerine sormalılar. Partinin bir kısım milletvekillerinin böyle bir derdi  ise HİÇ OLMAMIŞTIR.
  12. BDP ülke sorunlarından bahsetmediği gibi ‘’ terör örgütü ve bunun sıkıntıları hariç’’ bölgenin sıkıntılarına da HİÇ İLGİ GÖSTERMEMİŞTİR.  Bu anlamda BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİMİZ Sayın Kamer GENÇ, MHP’den de BDP’den de tek başına daha başarılıdır, yaptığı muhalefette ve getirdiği çözüm önerilerinde.  Oysa bölgenin ifade edilmesi gereken o kadar çok sorunu var ki, işsizlik, feodal yapı, topraksız köylüler, mayınlı arazilerin temizlenmesi ve topraksız köylülere verilmesi gerektiği,  Şıhlık anlayışının geri bırakılmışlıktaki rolü, koruculuk sistemi, kızların okutulmaması, yatılı meslek liselerinin açılması zorunluluğu,  devletin bu bölgede fabrikalar açarak iş olanakları oluşturması, v.s. Fakat BDP’liler nedense  bunlardan HİÇ BAHSETMEZLER…
  13. Terör örgütünün temsilcisi, İmralı’dakinin sözcüsü görüntüsünden kendilerini kurtaramadılar veya varlık nedeni zannettikleri için CESARET EDEMEDİLER. Oysa terörist başı bazı kaynaklara göre GLADİO’nun ADAMI.( Örnek, Apo ve Pilot, Gladio isimli isimli kitaplar)
  14. En çok partisi kapatılanlar onlar olduğu halde Anayasa değişikliği oylamasında ‘’ parti kapatmayı zorlaştıran’’ maddeye red oyu verdiler. Bu şu soruyu akla getirmekte; demek ki, mağduru oynayıp, halkın duygularını kullanarak oy topluyorlardı. Yani partilerinin kapatılması işlerine geliyordu.

Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun CHP Genel Başkanı Olması Bu partileri Nasıl Etkiler?

AKP, MHP, BDP’nin karşısına partisine ciddi sıçrama yaptırabilecek bir politikacı geliyor.  Çünkü daha önce % 20 civarı oy oranını başarı kabul eden genel başkan vardı. Oysa hiçbir siyasi parti ‘’muhalefette kalmak için’’  yoktur. Oysa % 20 oranı hedeflemek muhalefette kalmaktı. Şimdi iddialı ve partisine doğru hedef gösteren bir lider var.

CHP iktidara gelemese bile ( ilk rüzgarlar kesildikten sonra daha net görülecektir ancak Bana göre MUHALEFETTE KALIR)  ülkedeki ‘’ hükümet alternatifsizliği’’ sona erecek ayrıca iktidara gelen kim olursa olsun ‘’ ciddi bir muhalefet partisi’’nin varlığını hissedecektir. Aslına bakarsanız AKP Hükümetinin en büyük şanssızlığı, karşısında  güçlü bir muhalefetin olmamasıdır. 1975’lerin siyasi liderleri şu anda olsaydı AKP iktidarı KESİNLİKLE DAHA DİKKATLİ ve DAHA BAŞARILI olurdu. Asla rehavete kapılamaz, hata da yapamazdı. Bu şanssızlık sadece AKP için değil daha da önemlisi Ülkemiz içinde geçerlidir.

  1. Kılıçdaroğlu’nun Tuncelili olması BDP’nin ‘’ bölgedeki keyfi’’ni kesinlikle kaçıracaktır. Şimdiye kadar  ‘’ezilen, sömürülen bölge insanı’’ edebiyatı yapan BDP BU JARGONU KULLANAMAYACAKTIR. Ayrıca terör örgütünün önemli etki alanlarından birisi de Tunceli’dir. Şimdi iktidar alternatifi, iktidar olamazsa TBMM’de güçlü bir siyasal partinin genel başkanı Tuncelili olunca bölgedeki sempatizanların kafası karışacak, ailelerin örgüt ve devlete yaklaşımları Türkiye adına olumlu terör örgütü için olumsuz bir hava yaratacaktır.

Alevi inançlı bir Müslüman olması da çok önemlidir. Bu durum 1970’lerden beri Aleviliği ‘’oy avcılığı’’ için kullananlarında, kerameti kendinden menkul  birilerininde HESAPLARINI bozacaktır.  Bana göre Hem Tuncelili olması ile terör örgütüne ‘’ kendiliğinden’’ zarar verecek olması, hem de Alevi olması nedeni ile’’din bezirganlarının’’ hesaplarını bozması Türkiye’ye TALİHİNİN güzel bir cilvesidir.

Şu anki Başbakanımız Sayın R. T. Erdoğan herkesin bildiği gibi futbolculuk geçmişi olan yani futbolu bilen bir kişidir ve Fenerbahçelidir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de ‘’fanatik taraftarlar’’ oy verecekleri partiyi belirlerken en fazla etkilendikleri özellik, oy vereceği siyasi partinin genel başkanının ‘’hangi takımın taraftarı’’ olduğudur. Herkesin bildiği gibi bir Galatasaraylı; Ben şampiyon olamıyorsam, Fenerbahçe şampiyon olmasında kim olursa olsun der. Bu durum Fenerbahçeli içinde aynen böyledir.  Futbol sadece futbol değildir günümüzde. Ekonomik ve mali gücü kadar politik gücü ve ‘’OY’’ vardır. Onun için hiçbir politikacı bir şehrin kulüp başkanını KARŞISINA almak istemez. Tam tersine destek verir ki, oy vermese de karşı sında olup kazanabileceği oyları engellemesin. T. Erdoğan’da Fenerbahçeli,  Kemal Kılıçdaroğlu’da.  Sizce ‘’taraftar oyları’’ kime gider? En azından Sayın Başbakan bu konuda da artık rakipsiz değil.

Türk Ulusu’nda son yıllarda  ‘’bütün propagandalara’’ rağmen AB’ye destek azalmakta. Eğer  K. Kılıçdaroğlu ekranlarda söylediklerini politik çalışmalarında da uygularsa Türk toplumundan büyük oy kazanır. Özellikle, AB’ye Türkiye’ye üyelik için net süre vermelerini isteyeceğini, verilmezse ‘’Gümrük Birliği’’ anlaşmasını iptal edeceğini söylemesi çok ciddidir. Çünkü 1838 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiltere ile yaptığı Balta Limanı Ticaret Antlaşması nasıl Osmanlı’yı PAZARA ÇEVİRMİŞ ve YERLİ SANAYİYİ yok etmişse 01. 01. 1996 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN Gümrük Birliği Antlaşması da Türkiye’de tarım ve sanayiye ciddi zarar vermiştir.

Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Başbakanımızın vaad ettiği ancak gerçekleştirmediği ‘’ milletvekili dokunulmazlığını’’ KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI ile sınırlandırma konusuna yüklenirse en az % 10 oy artışını sağlar.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yükselişi Türk Dış Politikasında DEĞİŞİKLİKLERE neden olmaz. Çünkü Türkiye gibi ülkelerin dış politikaları KİŞİLERE GÖRE DEĞİŞMEZ.  Elbette değişik zamanlarda iktidarların politik değişiklikler yaptıkları görülür. Ancak bu değişiklikler zamanın genel durumundan kaynaklıdır. Devletin temel politikaları devam eder. Örnek; Jimmy Carter, George Bush, Clinton, oğul Bush ve şimdi H. B. Obama’yı izlediğimizde net olarak görürüz ki, ABD’nin dış Politikasında 1974’te ABD- İSRAİL politikası veya ABD- İSLAM DÜNYASI politikası ne idiyse 2010’da Obama döneminde de aynısıdır. Değişen sadece ‘’ karşı tarafı ikna için’’ yöntem ve söylemdir. O zamanki söylem ‘’Yeşil İslam’’ dı, şimdi ‘’ Obama’nın Kenya’lı bir Müslüman ailenin çocuğu’’ olduğudur. Bunda da amaç ABD yumruğuna kadife eldiven geçirmektir. Yani propaganda. Gerçekte Obama’nın babasının dininden Bize ne.  Vitrin şimdi böyle düzenleniyor kısaca.