Allah yarattığı bütün insanlara karşı sonsuz merhamet ve kudret sahibi olmasına rağmen  İstediği ile Yaptığı farklı olabilir.

İstediği ile yaptığının farklı olabilmesinin nedeni Onun “adil” olmasındandır. Çünkü O, insanlara akıl, düşünme yeteneği ve kişisel iradesi ile gerçekleştirme becerisi vermiştir. Bu yetenekleri verirken onlara yaptıklarının sonunda İYİ veya KÖTÜ sonuç olursa ne ile karşılaşacağını tartabilme ve sonucunu idrak edebilmesini sağlamıştır ( bu nedenle yeterli akıl düzeyine sahip olmayanları SORUMSUZ SAYMIŞTIR. Yani aklı olmayanın dini de yoktur).

Bu felsefe ile baktığımızda şunu görürüz;  Kişi, sadece insanlar değil bütün canlıların faydasına güzel şeyler yaptığında ÖDÜLÜNÜ dini olarak SEVAP KAZANMAK olarak aldığı gibi günlük yaşantısında da güzellikler yaşar, etrafında saygı görür, mesleğinde iç huzuru nedeni ile başarılı olur, çevresinde değer verilen bir şahsiyet olur.

Herhangi bir canlı veya canlılar için fena işler yaptığında da dini bakımdan GÜNAH kavramı ile cezalandırılacağı gibi yaşadığı çevrede de olumsuz sonuçlarla karşılaşır.

Yaradan, BÜTÜN YARATTIKLARI İÇİN HAYIR, GÜZELLİKLER VE KOLAYLIKLAR İHSAN ETMEYİ İSTER. İnananlar “Hayır ve Şer” Allah’tandır deseler de gerçekte O,  yarattıkları için “ŞER” YANİ FENALIK İSTEMEZ.  Fakat “Adil”liği nedeniyle güzellikleri “ödüllendirdiği” gibi  çirkinlikleri de “cezalandırmalı”dır.

İşte bu nedenle; gerçekte, insanların adına “musibet, istenmeyen olumsuzluklar, sıkıntılar” dediği olayları yaşamalarının nedeni   kendilerinin yaptıkları fenalıklardır.

Bunu şöyle bir örnekle somutlaştıralım;  Bir anne çocuğuna karşı sınırsız sevgi ve şefkatle doludur.Fakat yanlış bir davranışını gördüğünde çocuğunu ikaz eder. Çocuk aynı yanlışı tekrarlarsa “Ben, Sana ……………..demedim mi?” diye kızar. Çocuğu aynı yanlışı yinelerse  cezalandırır.  Uyarı,ikaz ve sonunda ceza. Bu sonuç annenin artık çocuğunu sevmediği anlamına gelir mi? Hayır.  Fakat yapılan hatanın düzeltilmesi  için en sonunda bu şekilde davranması gerekiyordu, İSTEMESE BİLE. Gerçek isteği çocuğunun iyiliği. Fakat kasıtlı olarak etrafına zarar veren evladını cezalandırıyor. Annenin asıl isteği ne idi? İyilik, güzellik. Ne yaptı? Cezalandırdı. İstediği bu mu idi? Hayır. Yani, isteği ile yaptığı farklı olabiliyor.

Burada şöyle bir görüş ileri sürülebilir;  Kaderimizi Allah yazdığına ve O’nun İradesi dışında ağaçtan    bir yaprak bile düşmediğine göre , insanlara kötülükleri yaptıran Allah’tır. BÖYLE BİR DÜŞÜNCEYİ DOĞRU KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Doğru kabul edebilmemiz için insanın akıl, irade, karar verebilme yeteneği ve düşünebilmesi özelliklerini GÖRMEZDEN GELMEMİZ GEREKİR.  Kur’an-ı Kerim’de ençok kullanılan hitap şekillerinin “görmez misiniz, düşünün diye,  düşünen insanlar için dersler vardır”  şeklinde olması elbette tesadüf olamaz.

Allah bu yetenekleri vererek insanların  yaptıklarını  “idrak edebilmelerini sağlamış” dolayısıyla KARARI KENDİLERİNİN VERMELERİNİ SAĞLAYARAK sonuçlarını da İYİ veya KÖTÜ kabullenmek zorunda bırakmıştır.

Sonsuz Sevgisi nedeniyle HER ŞEYE RAĞMEN Allah iki konu hariç insanları AFFEDECEĞİNİ ve ÖDÜLLENDİRECEĞİNİ bildirmiştir;  O’na ortak ( şirk) koşmak ve KUL HAKKI. Aslına bakarsanız kul hakkını asla affetmemesinin nedeni de O’nun “Adil” sıfatının sonucudur ve zayıf olanı  haksızlık yapan güçlüye karşı – makam, servet,  politik kudret vs.-   korumasındandır.  Anlayana, GÜÇLÜ OLMAK  BİR SINAVDIR VE İYİ DEĞERLENDİRİLMELİDİR…

“……. her kim sözünü yerine getirir ve kötülüklerden sakınırsa;  şüphesiz ki,  Allah;  işte o takvalı kullarını sever”. (Al-i İmran-76 )

“……Allah, kimi kullarını tevbe edip sabrettiği için, cömertliği için veya korkup kendisine itaat etmesinden yahut sözünü yerine getirmesinden dolayı sever”. ( Bakara-195-222, Al-i İmran-76-146. atfen )

“……Bazen Allah’ın kendisini neden sevdiğini kulları da bilmez. Liyakat arayamazsın bu sevgide”. ( Maide-54 atfen )