Türkiye maden arama faaliyetlerindeki devlet tekelini kaldırmasının ardından kısa bir süre sonra, çok uluslu iştirakçilere de belirli madenleri çıkarma iznini veren düzenlemeleri yaptı. Bu düzenleme, ülkemizin yer altı kaynaklarından özellikle altın, bakır, nikel, boksit ve çinko madenlerini çıkartmak isteyen yabancı firmaları harekete geçirdi. Bunu ruhsat sahibi firmaların artışından da anlayabiliriz. 2005’te önceki yıllara göre yüzde 274’lük artışla 15 bin 149 ruhsat başvuru olurken, 11 bin 305 başvuru ruhsata bağlandı. 2006’da ise 18 bin 208 başvurudan 13 bin 866’sına ruhsat verildi. 2006’da ruhsat başvurularında bir önceki yıla göre yüzde 20, başvuruların ruhsata bağlanma oranı ise yüzde 22 arttı. Bu rakamlar içinde 51 yabancı ortaklı şirkette bulunuyor.
Hollanda, Kanada, Almanya, İsviçre, Cayman Adaları, İngiliz Virgin Adaları’nda gelen 51’e yakın şirket arama faaliyetlerini sürdürüyor. Maden İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarında 2003 öncesi dahil, halen adına arama, ön işletme ve işletme ruhsatı düzenlenmiş 51 yabancı ortaklı şirket bulunuyor, Bu şirketlerde 1168 arama ruhsatı, 153 ön işletme ruhsatı, 267 işletme ruhsatı verildi. 51 yabancı ortaklı maden şirketi, 2006’da 1.2 milyon YTL ruhsat harcı ödedi.
MTA tarafından yapılan araştırmalarda 2005 – 2006 yıllarında Türkiye’de 12 bölgede altın maden sahası bulunmuş durumda. Türkiye’de 6 bin 500 tonluk altın potansiyeli bulunduğu hesaplanıyor. Bunun sadece 600 tonu kayıtlı rezerv durumda. İşletmeye hazır 9 sahadaki toplam rezerv ise 338 ton buna karşın bugün Türkiye’de işletilen altın yatağı sayısı sadece üç.
Bunun doğal sonucu olarak altın arayıcı firmaların gözü Türkiye’ye çevrilmiş durumda. MTA yapılan ruhsat başvurularını Bergama’dakine benzer sorunlarının yaşanmaması için ince eleyip sık dokumak durumunda. Türkiye son yıllarda altın işçiliğinin hızla geliştiği işlenmiş altın ihraç eden ülkelerden biri konumuna geldi. Ülkemizde büyüyen ve markalaşan kuyum firmaları yurt içinde pazara hakim olmalarının yanı sıra ihracata da yöneldiler. Yıllık kuyum ihracatı bir milyar doların üzerinde.
Hangi şirket nerede altın arıyor?
– Fronteer Eurasia: Cayman Adaları’ndan gelen şirket, Kuzey Anadolu’da Yaptığı altın arama çalışmalarında 3.5 onsluk altın rezervi buldu.
– Ariana: ABD’li Türkiye’de 6.3 milyon dolarlık altın rezervi buldu. Şirket 20 milyon dolarlık yatırım yaptı.
– Ariana: İngiliz Şirket Artvin’de arama yapmak 19 arama ruhsatı aldı. Mardin Kızıltepe ve Balıkesir Sındırgı’da toplam 820 kilometrekare alanda altın arama çalışmalarını yürütüyor.
– Odyssey: Tavşanlı’da altın arama çalışmalarını yürütüyor. İngiliz Ariana ile bu bölgede işbirliğine gitti.
– Stratex: ABD’li şirket Uşak ve Kütahya arasında bulunan Murat Dağı’nda altın buldu. Şirket ayrıca Konya İnlice, Çanakkale Dikmen, Belen Ergama üçgeni ile Eskişehir Muratdere’de de altın arama çalışmalarını sürdürüyor.
– Tüprag Madencilik: Kanadalı Eldorado Gold madencilik şirketinin Türkiye temsilcisinin 5 adet altın arama ruhsatı bulunuyor. Uşak’ın Eşme ilçesindeki Kışladağ altın madeninde üretime devam ediyor.
– Teck Cominco: Kanadalı maden şirketi Kaz Dağlarında başta Balıkesir İvrindi, Havran, Balya, Çanakkale Ezine olmak üzere 7 mevkide çalışma yürütüyor. Şirketin aynı zamanda Artvin Cerrahtepe’de işletmesi bulunuyor.
– Koza Madencilik: Ovacık’ta altın çıkaran firmanın 7 adet sahası bulunuyor. Koza madencilik ayrıca Balıkesir Havran altın madeninden çıkardığı toprağı, Bergama Ovacık’taki tesislerinde işliyor.
– Pregold Madencilik: 4 adet altın arama ruhsatı bulunuyor. Mali ve Gana’da aramalar yapan şirketin sahibi Goldaş.
– Hüseyin Avni Akyol: Yerli firmanın 1 adet işletme ruhsatı var.
– Galata Madencilik: Firma Ariana madencilikle çalışıyor. En büyük hissedarları bir İngiliz şirket.
– Doğu Truva Madencilik: Teck Cominco’nun desteklediği Fronteer’e ait firmanın Çanakkale Bayramiç’te bir arama sahası bulunuyor.
– Kuzey Truva Madencilik: Kanada’lı Teck Cominco’nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 noktada arama yapıyor. Hepsinin işletme ruhsat var.
– Çanakkale Madencilik: 3 adet arama ruhsatı bulunuyor.
– Global Madencilik: Çanakkale Kocayayla köyünde altın araması yapıyor. İşletme ruhsatı için başvuruda bulunan şirket gerekli izinlerin ardından üretime başlayacak.
Türkiye’nin milli güvenliği açısından asıl önemli olan dış kaynaklı sivil toplum örgütleridir. Bunlar ülkeyi örümcek ağı gibi kuşatıp, kara propagandalarını diledikleri gibi uygulayabilmektedirler. Halkımıza kendi menfaatleri doğrultusunda kötü emellerini enjekte ederek yardım kisvesi altında Türkiye’de kendi ülkelerinin sempatizanlarını yetiştirmeye çalışmaktadırlar. BU tip NGO’lar;
- Türkiye’yi Türklerden daha iyi tanıyarak ve hizmet ettiği ülkenin istihbarat personelini çalıştırarak Türkiye üzerindeki emellerine ulaşmayı hedefliyorlar.
- Her türlü etnik-dinsel mezhepsel karışıklık çıkartabilirler.
- Toplumsal-siyasal-ekonomik hatta genetik alanlarda çalışmalar yapabilirler.
Ç. Yerel basın ve yönetimlerde-üniversitelerde-sendikalarda-kamu kurum ve kuruluşlarda, kısaca stratejik öneme sahip birimlerde ‘ETKİ AJANI’ ve ‘ ÜLKELERİN SEMPATİZANI’ yetiştirebilirler.
- ULUS-DEVLET yapısını bozabilirler.
- Yaptıkları propaganda sayesinde faaliyet gösterdikleri bölge halkının milliyetçi duygularının körelmesine sebep olabilirler.
- Ülkenin tarih bilgisi verecek olan kurum ve kişilerine ulaşarak, kendi menfaatleri doğrultusunda tarih bilgilerinin aktarılmasını sağlayıp, yeni nesillerin milliyetçi duygularının körelmesine sebep olabilirler.
- Türkiye’deki eğitim kurumlarının içine girerek, bu üniversite ve okullarda eğitim gören Türk çocuklarının kendi ülkelerinin sempatizanı durumuna getirebilirler.
- Türkiye’yi etnik bakımdan bölerek devletin bölünmez bütünlüğüne karşı girişim içinde olabilirler.
- Gençlerin kazanılmasına önem vererek, gençlere kendi ülkelerinde burs verip, kendi amaçları doğrultusunda kullanabilmeliler.
- Ülkede faaliyet gösteren bölücü, yıkıcı ve terör odaklarıyla insan hakları konuları altında temas kurarak bunları maddi bakımdan destekleyebilir, yurt dışında seslerinin duyurulmasına ve davalardaki sözde haklılıklarının dile getirilmesine ön ayak olabilirler.
- Ülkede misyonerlik faaliyetlerini yürütebilirler, bu faaliyetler ile ülke içinde ve dışında binlerce Türk vatandaşını dinlerinden uzaklaştırabilirler.
- Ülkenin kültür kaynağı olan basına sinsice girip, gerekli mali destekte bulunarak ülke basınında yabancı sempatizanı gazeteciler bulmak, yetiştirmek ve bunları gündem belirleyici olarak kullanmak isteyebilirler ki, 2010 yılının ilk üç ayındaki sürede ABD finansman, teknik ve eleman desteği ile ülkemizde şu anda bir gazete gündemi belirlemeyi başarmıştır, hem de açıkça TARAF olduğunu belirterek.
- İşbirliği yaptığı Türk sivil toplum kuruluşları veya vakıf adını taşıyan kuruluşlara (NGO’lar))para vererek kendi yanlarına çekebilirler.
- Yaptıkları çalışmalarla Türkiye’nin enerji politikalarına etki etmeye çalışabilirler. Özellikle nükleer santral çalışmalarındaki protesto gösterileri ve protesto eylemlerine bu açıdan bakmakta yarar vardır. ADINA ‘’sivil toplum kuruluşları veya vakıflar’’ DENİLEN BU KURULUŞLARLA İLGİLİ EN GENİŞ ÇALIŞMAYI Mustafa ARMAĞAN yapmıştır ( Mustafa ARMAĞAN; Sivil Örümceğin Ağında).
Türkiye’deki altın arama çalışmaları ile en çok ilgilenen ülke ALMANYA’dır. Özellikle Eurogold şirketince Bergama’da altın madenleri bulunduğunun açıklanmasından sonra bu bölgede altın aramalarına karşı yapılan gösterileri hatırlayın. Bu gösterileri kimler yapıyordu? Arkasında kimler vardı? Kimler organize ediyor, organizasyonların finansmanını kim karşılıyordu? Ve, NECİP HABLEMİTOĞLU’nu kimler SUSTURDU?
Almanya; ABD, Kanada, Avustralya gibi çevre konusunda çok hassas ülkeleri engelleyemeyeceğine göre kendisine (dünya altın üretiminin artmasını engellemek için) TÜRKİYE, PERU, GANA, HİNDİSTAN’ı hedefteki ülkeler olarak seçmiştir. Çünkü bu ülkelerin medyasına ve sivil toplum kuruluşlarına (NGO) etki edebilmektedir ve bu ülkelerin dış müdaheleye uygun etnik yapıları vardır (TÜRKİYE’DE TERÖR ÖRGÜTÜ İÇİNDE YAKALANAN Almanlar niçin var daha iyi anlaşılıyor herhalde). Türkiye’de en aktif Alman vakfı KONRAD ADENAUER VAKFI’dır ve en yakın olduğu kuruluşta(!) TÜRK DEMOKRASİ VAKFI’dır. Sizce Almanların derdi TÜRK DEMOKRASİSİNİN GELİŞMESİ MİDİR? Türk Demokrasi Vakfı yaptığı çalışmalar sırasında adı geçen Alman vakfından maddi katkı aldığını açıklamakta sakınca görmemiştir. Bir yabancı SİZİ ÇOK SEVDİĞİ İÇİN Mİ MADDİ OLARAK DESTEKLER? Bu anlamda Türk Demokrasi Vakfı ile BİLGİ ÜNİVERSİTESİ arasındaki bağlantılara da dikkatli bakın.
ODTÜ Jeoloji Mühendisliği bölümünden Prof. Ayhan ERLER, MTA’yla birlikte yürüttüğü bilimsel bir çalışmayla, TÜRKİYE’NİN 580 (beş yüz seksen) noktada 6500 (ALTI BİN BEŞ YÜZ) TONLUK ALTIN POTANSİYELİNE SAHİP OLDUĞUNU TESPİT ETTİ. Bu noktalardan sadece sekizinde yapılan çalışmalarda 287 (iki yüz seksen yedi) ton altın rezervi bulundu ve ekonomik olarak yedi tanesinin işletilebilir olduğu görüldü. Bu potansiyelin anlamı şudur; Türkiye, Güney Afrika’dan sonra altın potansiyeli olarak dünyada ikinci sıradadır.
TÜRKİYE’NİN ALTIN HARİTASI
Türkiye’de altın madenlerinin varlığı konusunda araştırmalarını uzun yıllardır sürdüren bazı bilim adamlarımızın yaptıkları çalışmalar, ülkemizin yüzünü güldürecek sonuçlar verince Türkiye’nin yıllardır yok denilen altın madenlerini , tespit edilen rezervlerini görünce şaşkınlığa düştüm Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkma ve BİR ÇOK ÖDÜNLER (yani KAPİTÜLASYONLAR) vererek aldığımız dış borçlardan –onların bir çoğunu da terör örgütü ile mücadeleye harcıyoruz ki, asıl harcanması gereken alan kalkınma hamleleridir- kurtulma ve bir daha dış borç istemek zorunluluğunda kalmama olanağına kavuşacağımız gibi gerçekte %20’leri bulan açık, % 40’ları bulan gizli ve %55’ler civarında olan GENÇ İŞSİZLER ORANINDAN kurtulmak ve önemli döviz girdisi sağlamak anlamına gelmekte altın rezervlerimiz.
Ülkemizdeki altın rezervlerinin BELİRLENEBİLİNEN BÖLGELERİ şunlardır:
Toros sıradağları içinde kalan Bolkar Dağı ile Erzurum’daki Narman-Karadağ cevher kompleksi, Manisa’nın Salihli ilçesi ile Hatay’ın Akıllı Çayı, İstanbul’a çok yakın olan İğneada, Hatay Kızıldağ, Çanakkale’nin Madendağ, Kartaldağ yöresi ile Serçeler- Terziler sahası, Bilecik-Söğüt arası, RİZE-Çayeli, Ergani, Artvin, Yusufeli ve Esendere, Kastamonu-Küre’de Bakibaba ve Aşıköy Yatakları ve tabii yapılan altın karşıtı eylemler nedeniyle en çok tanınan ve bilinen bölge Bergama.
Türkiye yer altı zenginlikleri bakımından dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi. Ancak tıpkı BOR gibi ALTINını da KENDİSİ ÇIKARAMAYAN TEK ÜLKE… Halen ülkemizdeki madenlerin % 15’i işletilmekte olup % 7-8 verim alınmaktadır. Oysa ATATÜRK DÖNEMİNDE teknoloji olmadığı halde, bu madenlerin verimlilik oranı % 10-12 idi. Hala, STRATEJİK (askeri, ekonomik ve mali açılardan) öneme haiz olan bu madenler, yabancı şirketlerin – kendileri çıkarları bakımından haklı olarak- iştahını kabartırken, ÜLKEMİZCE DEĞERLENDİRİLEMEMESİ ŞAŞIRILACAK BİR DURUMDUR.
BU KONU İLE İLGİLİ YARARLANILABİLECEK KAYNAKLAR ŞUNLARDIR:
http://www.metaldunyasi.com/tr/ ; Yabancı Yatırımcıların Maden Tetkik ve Arama Faaliyetleri.
Yapi.com.tr; Hangi şirket nerede altın arıyor.
www. Ehaber.net/yazarlar/erolal;Altın ve Komplo Teorileri.
Necip Hablemitoğlu: Alman Vakıfları ve Bergama altın madenleri.