Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde % 9.7 oy oranına ulaşan HDP  aldığı kararla 2015 yılında yapılacak  genel seçimlere  geçmişte olduğu gibi bağımsız adaylarla değil, parti olarak gireceklerini açıkladı. İmralı ile yapılan görüşmelerde İSTEDİĞİ HER ŞEYİ KABUL ETTİREN HDP eğer isteseydi seçim barajı oranının düşürülmesini de kabul ettirirdi..

TBMM’ye girebilmek açısından riskli gözüken bu kararın alınması  Parti içinde, Kandil’de, İmralı’da yapılan fikir alışverişlerinin sonucudur.  Bu kararın risk taşıdığının  elbette farkındadırlar karar alıcılar.

Bütün riskine rağmen böyle bir tutum takınılmasında kanaatime göre dört  gerekçe etkili olmuştur:

  1. HDP’ye oy verecek  tabanın büyük çoğunluğu,  bir genel seçimde ilk defa oy kullanacak olan  Doğu ve Güneydoğu Anadolumuzun gençleridir. Bölge gençliğinden HDP’ye gidecek oy oranı % 90 olarak tahmin edilmektedir ki, bu doğru bir tahmindir. Ayrıca Türkiye’nin başka bölgelerinde yaşayan  doğu ve güneydoğulu gençlerinde gene bu parti lehinde oy kullanacakları tahmin edilmekte.

      HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Ülkemizin her tarafında  kişisel  sempatizanları vardır. Hatta bu insanların büyük çoğunluğu HDP’ye oy vermeyecek kişilerdir.  ‘’ Yerel kalmayıp, bütün Ülkemizi kapsayıcı olabilseydi’’   kişisel oy gücü  mutlaka  daha da yükselirdi. . Özellikle CHP’nin ciddi oy kaybına  neden olurdu.

  1. Kandil’in ( terör baronlarının) etkisi):  Abdullah Öcalan’ın yakalanıp cezaevine konulmasından  bugüne geçen sürede  teröristbaşının örgüt üzerindeki gücü giderek azalmıştır. Artık tek karar verici,  Kendisi değildir. A. Öcalan’ın yanına Kandil gelmiş ve son sözde etki ve gücünü              – tartışmasız biçimde- artırmıştır. Bunun en açık ispatı ‘’ İmralı görüşmeleri’’nde alınan her kararın mutlaka Kandil’e gönderilmesi ve Onlar kabul ederlerse HDP ve  teröristbaşının değerlendirmelerinin anlamlı olduğunun görülmesidir.

Kandil ne düşünüyor?

      HDP’yi Kendilerine ‘’ yük’’ olarak görmekteler.  Türkiye’de yapabilecekleri politik pekçok eylemi parti nedeni ile yapamadıklarını düşünmekteler.

  1. Çok uzun zamandır Türkiye’de  ‘’Yeni Osmanlıcılık’’  anlayışı nedeni ile ‘’ Türkiyelilik’’ kavramı bizzat şimdiki cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından SÜREKLİ işlenmiştir. R. T. Erdoğan her milliyetin adını, SIRASINI hiç değiştirmeden sürekli konuşmalarında, yaptığı mitinglerde  ifade etmiş fakat ısrarla ‘’ Türk Milleti’’ DEMEMİŞTİR. Bu elbette bilinçli yapılan bir davranış biçimi.

Bunun anlamı;  ‘’Tek Millet, Tek Dil’’ anlayışının TERK EDİLMESİ  demektir.  Terk edilen iki  anlayış daha vardır: ‘’ Ne Mutlu Türk’üm  Diyene ‘’anlayışı ve  toplumun çok büyük kesiminde BENİMSENMEYEN  yani AKP Hükümetlerinin başarılı olamadıkları resmi kurum,  bankalar ( Ziraat Bankası hariç) ve belediyelerden ‘’ T.C. ‘’ ibarelerinin  kaldırılması.

Yani Türkiye kabuk değiştiriyor…

Kandil bu değişmeleri çok iyi değerlendirmek düşüncesinde. Genel seçimlerde parti olarak girip bütün Türkiyedeki oy  oranlarını görmek, güçlerini test etmek hesabındalar. Aynı hesap A. Öcalaniçinde geçerlidir. Hatırlanacağı gibi genel seçimlere bağımsız değil parti olarak katılınması gerektiğini  ilk söyleyen oydu.

Türkiyenin resmi politikası çok uzun yıllar Kürtlerin varlığını kabul etmemek şeklinde olmuştur..  Bu nedenle Kürt olduklarını söyleyenleri, Kürtçe konuşanları çok sert cezalandırmıştır.  İlk defa Turgut Özal devletin en üst makamında iken Kürtlerin varlığını kabul eden ifadeler kullanmış, Süleyman Demirel’de  ( cumhurbaşkanlığı döneminde) aynı ifadeleri tekrarlamıştır.

Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak bütün siyasi partiler  Türklerle, Kürtlerin Kardeş olduklarını söylemekteler. Deniz Gezmiş idam edilmek üzereyken şöyle slogan atmıştı: ‘’ Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği’’.   Yani hepimiz aynı düşüncedeyiz şimdi. HDP bu gelişmeler ve değişimlerin farkında.

     HDP ve Kürtçülük Anlayışı şu anda ‘’ Altın Çağı’’nı yaşamaktadır.  HDP  bunu tarihi bir fırsat olarak görmekte, mümkün olan en iyi biçimde değerlendirmek istemektedir. Teröristbaşına af, terörist başının ev hapsine çıkartılması gibi isteklerde bulunması  bu fırsatı değerlendirme çabalarındandır.  Bu altın çağı kaçırmak istemeyenler birisi de Kuzey Irak Yönetimi başkanı M. Barzani’dir..

         2015 Haziran genel seçimlerinden sonra A. Öcalan’ın  cezasını ‘’ ev hapsi ‘’ şeklinde çekmesi tartışmaları ZİRVE YAPACAKTIR. Aslında istek ‘’ genel af’’tır ve bunu daima  söyleyecekler…HDP % 10 oy oranının altında kalır ve TBMM’ye giremezse TAHMİNİ 45-50  civarında milletvekilliğiAKP’ye kalır.

  1. Özellile AKP’yi destekleyen basın ve TV’lerin iddia  ve propagandasını yaptıkları gibi  AKP %46-50 arasında oy alabilirse  HDP’nin alması gereken  ancak onlar barajı GEÇEMEDİKLERİ İÇİN AKP’ye kalacak olan  milletvekilliklerini de birlikte düşünürsek; Hükümeti yeniden kurma görevini alacağı gibi  TBMM’de ANAYASAYI DEĞİŞTİREBİLECEK milletvekilliği elde etmiş olur.

Ancak AKP içinde daima HDP, Kandil, A. Öcalan’la birlikte hareket edecek bir grup bulunur.  Eğer seçimlerden sonra AKP  hükümeti kurarsa  bu grup   parti  içinde ciddi  yaptırım ve baskı grubu  demektir  ki, böyle bir tablo HDP’nin Meclis’e girmesinden bile daha iyidir teröristbaşı ve  terör örgütü açısından.

     HDP barajı geçer ve TBMM’de  yer alırsa;  AKP yeni anayasa için  HDP ile birlikte hareket etmek zorunda kalır. İşte bu durumda HDP ‘’  İmralı görüşmelerinde yaptığı pazarlıkların tamamını kazanmak  şartıyla’’ AKP’ye destek verir.

YENİ ANAYASA İLE;

–          R. T.  Erdoağan’ın ÇOK İSTEDİĞİ Başkanlık Sistemi’ne geçilir. Çünkü  yeni  milletvekilleri Onun  onay verdiği  isimlerden başkaları OLAMAZ..

–           ‘’ Türkiyelilik’’ kavramı  AKP, HDP, Kandil   tarafından    KORO HALİNDE’’  söylenir.

–          HDP  fakat daha çok Kandil’in istediği HDP’ninde TBMM’de söylediği ‘’ yerel parlemanto’’ yerine     – Türkiye’nin iç dinamikleri HENÜZ hazır OLMADIĞINDAN –   ‘’ yerel yönetimleri’’  daha güçlendirecek  DÜZENlemeler yapılır.

Bunun sonu’’ eyaletçilik’’  ( federal yönetim)alt yapısının tamamlanması demektir.

Bütün bunları söylerken HDP’nin ‘’ son ana kadar’’  07 Haziran 2015’te yapılacak genel seçimlere    ‘’ bağımsız adaylarla girmeyi’’  elinin altında tutacağını dikkate almak gerekir.

HDP  böyle bir hesabı ( kartı) elinin altında niçin tutar?   Ata sözü ile sorarsak;  HDP;  Eldeki kuş, Daldaki kuştan  iyidir’’ mi diyecek?  ( burada HDP derken,  partiyle birlikte  Kandil ( terör baronları)  ve A. Öcalan’da  KASDEDİLİYOR)

     Selahattin Demirtaş’ın   ‘’ Bizim seçilp seçilmeme diye bir kaygımız yok’’ demesine bakmayın. TBMM’de olmak görünen ancak daha çok  görünmeyen güç demektir.

      Meclis kürsüsünden istediğigibi konuşabilmek demektir.Her milletvekilinin kendi seçim bölgesine yatırım yaptırabilmesi demektir.  Halkın gözünde itibarının, yaptırım gücünün, tanınırlılığın artmasıdır. İş yaptırabilmektir.  Bütün kamu kurumlarından yararlanırsınız. Mülki amirlere ‘’ gerek görürseniz’’ hesap  sorarsınız. En önemlisi  ‘’ Hükümeti denetleyebilmek’’  anlamına gelir.

     Bütün bunları yaparken   ‘’ dokunulmazlığınız’’  vardır.

      HDP’nin ‘’ Bizim bütün isteklerimiz yerine getirilse dahi başkanlık sistemine karşıyız’’ açıklaması nasıl yorumlanmalıdır?

     Politikada yirmi dört saat bile çok uzun zamandır. İmralı merkezli ve Kandil’in isteklerinin dikkatle takip edildiği, Hükümet’in  topluma ve TBMM’ye HİÇ BİR BİLGİ VERMEDİĞİ  ‘’ görüşmeler’’ yapılırken HDP’nin  ‘’ bütün isteklerimiz yerine getirilse bile….’’ diye başlayan görüşü çok anlamlı değildir.

Ayrıca 06. 02. 2015’de olduğu gibi HDP’nin  çok yumuşak söylemleri ve ‘’ aslında görüşmelerde bir sorun yok, ancak istediğimiz süratte gitmiyor’’ ifadeleri DİKKAT ÇEKİCİ . Sanki Kandil’e  ve  ‘’dış merkezlere’’  verilen mesaj gibi…

                                                                         DEĞERLENDİRME

–             2014 yılı ve geçen iki aylık zamandaki 2015 yılı birlikte düşünüldüğünde ‘’ Kürtçülük Hareketi’’ ALTIN ÇAĞINI YAŞAMAKTADIR. Bölgede yerel mahkemeler kurulmuş, terör örgütü  vergiler toplanmakta, Devletimizin mülki amirlerinin  hiç bir yaptırım gücü kalmamıştır.    Teröristler istedikleri zaman yol kesmekte, uzun süredir  KİMLİK KONTROLU  yapabilmektedirler.( 10 Şubat 2015, CHP Genel Başkanı K. KILIÇDAROĞLU’nun grup toplantısındaki açıklamaları. Bu açıklamayı AKP Hükümeti YALANLAMADI).

Yani daha önce dağda ‘’ alan oluşturma’’ planları yapan PKK terör örgütü şimdi bir kaç şehir ve ilçeye HAKİM OLMUŞ DURUMDA. Devlet egemenliği HDP isterse, militanlar  HDP’nin çağrısına UYARSA geçerlidir. AKP Hükümeti  bu durumdan HABERSİZ MİDİR? Elbette HAYIR. Niçin MİT, emniyet teşkilatı, Silahli Kuvvetlerin görevini TAM YERİNE GETİRMESİNİ  EMRETMİYOR.? İşte bu nedenle Kürtçülük hareketi altın çağını yaşamaktadır..

–            Esasen ‘’ militan bir hareket olan’’ Kürtçülük hareketi ‘’ Türkiyelilik’’  gibi anlayışı ortaya ÇIKARAMAMIŞ, BÖLGESEL KALMIŞTIR. Aynı durum bu hareketin şu anda TBMM’de temsil edilen siyasi kanadı HDP içinde geçerlidir. Kişisel olarak ‘’ sempatik ‘’ bulunan ve iyi bir hatip olan S. Demirtaş  özellikle Kandil ve İmralı nedenleri ile  partisini bölgeselcilikten kurtaramamıştır. Aslında bir ara yıldızı çok parlayınca ( cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında) gerekli uyarıları aldı. Nihayetinde ‘’ asıl politik aktör ‘’ kalmak isteyen A. Öcalan buna İZİN VEREMEZDİ…

–             Son yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde   % 9.7  oy alınması;  HDP’lilere, 07 Haziran 2015 genel seçimlerinde  bu oranın üzerine çıkılabileceği umudunu vermiştir.

Bu umutta;   mevsimlik işçilerin oy kullanmalarını sağlamak, göç eden bölge insanlarının gittikleri yerlerde ‘’ ev ziyaretleri ile ikna edilmelerini sağlamak, yurt dışında  kullanılan oyların bütün siyasi partilere eşit oranda dağıtılması, ‘’ ilk defa oy kullanacak’’  bölge gençlerinin % 90  civarında HDP’ye oy vereceklerinin tahmin edilmesi, HDP’li belediyelerin ‘’ belediyecilikten çok, Kandil ve HDP için çalışması ‘’  temel etkenler olmuştur.

                     HDP barajın üstüne çıkarsa ne olur? Çıkmazsa ne olur?

                TBMM’nde yer almak HDP için  elbette büyük bir güçtür. Ancak barajı geçemezse zaten AKP’de milletvekili olacak bölge milletvekilleri ile  üstü örtülü  bile olsa  bunu sağlayacaktır. Yani dolaylı yoldan TBMM’de yer alacaktır.

Biz  ‘’ HDP, Meclis’te olursa ne olur’’un cevabını verelim:

‘’ Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’’ adı altında özerklik sürekli dile getirirlir. Görüşmelerden sonra ‘’ dağdaki militanlar şehre inerse’’  ( yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile birlikte düşünelim) adı  konulmamış eyalet sistemine geçiş süreci hızlanır. Görüşmelerdeki en önemli hedeflerden birisi de     ‘’ dağdakileri indirmek’’tir.  Şu anda iki tarafın ANLAŞAMADIĞI KISIM lider kadrosunun ne olacağı konusudur.

     Başkanlık sistemi, eyalet  yönetimine  geçişin  –  eyaletçiliğe  geçiş, başkanlık sistemine geçişin  MOTOR GÜCÜ  olacaktır. Bu durumda HDP ‘nin  ‘’ istediğimiz herşeyi verselerde, başkanlık sistemine karşıyız’’ açıklamasının ne önemi var???

     Siyasilerin söyledikleri değil, söylemedikleri önemlidir.

                                               HDP barajı geçemezse ne olur?

   ‘’ Meclis’te olursa ne olur kısmında yazdıklarımızın tamamı bu sonuç içinde geçerlidir.

Ancak burada çok farklı bir gelişme yaşanır. AKP’den seçilerek  gelen bölge milletvekilleri HDP’nin  –sanki- temsilcisi gibi olmak zorunda  bırakılırlar. HDP’nin baskılarına direnemezler.  Bu durum yapılacak genel seçimlerden sonra AKP tekrar hükümeti kurmakla görevlendirilirse; yeni AKP Hükümetine     ‘’ büyük baskı ve yaptırım gücü’’  demektir. Genel anlamda düşünüldüğünde  Kürtçülük hareketi taraftarları ‘’ iyiki HDP barajı geçememiş’’ diyeceklerdir.

     2015 Haziranından sonra istekler ve söylemler KESİNLİKLE daha açık söylenecektir. Genel af, Teröristbaşına af – bu olamazsa ev hapsi şeklinde cezasını çekmesi  – İLK KONUŞULACAK konu olacaktır.    

Dağlardakilerin şehre inmesi ile birlikte özerklik istekleri daha güçlü biçimde dile getirilecektir.

09 Şubat 2015 tarihinde  yapılan açıklamaya göre, Kuzey Irak Bölgesel yönetimi başkanı M. Barzani ‘’  Leyla Zana aracılığı ile teröristbaşı ile sürekli görüşmektedir’’.  15 Haziran 2015’den sonra  Türkiye’nin bu meselesinin içine daha da girecektir.

  1. Barzani’nin ismi –şimdilik- ortalıkta çok dolaşmıyorsa   bunun  beş temel  nedeni var: Mersin’deki kişisel yatırımları, Suriye’deki IŞİD’e karşı  peşmergelerini göndererek  ABD’nin Suriye’de askerliğini     ( tetikçiliğini) yapması, Türkiye üzerinden gönderdiği petrol,  K. Irak’ta Türk iş adamlarının yaptığı yatırımlar,  AKP ile uyum içinde olması.

     07 Haziran genel seçimleri Türkiye için sadece  yeni bir hükümet kurma seçimi değildir.  ‘’Türkiye’yi dönüştürmeye devam mı ‘’sorusununda yanıt bulacağı bir AN’dır.