Türkiye’nin, Suriye’de başlattığı Barış Pınarı askeri harekâtına çok kısa süre içerisinde Avrupa devletlerinin silah ambargosu kararı almaları ve Türkiye’nin bu harekâtı ” hemen” durdurmasını istemesi beklenen bir gelişmeydi.
Türkiye, ABD tarafından uzun süre oyalanmış ancak nihayetinde Suriye’de askeri harekâtı engelleyememişti “.
ABD, Kendi askerlerinin güvenliğini ve ekonomik çıkarlarını garantiye aldıktan sonra ” istemese de” Harekâtı kabullenmek zorunda kaldı.
Avrupa ülkeleri peşpeşe Türkiye’ye silah ambargosu kararı aldılar. Gerçekte bu karar Türkiye’yi etkilemeyecek olduğu için çok önemli değil.

Ambargo kararı alınmasının ÜÇ NEDENİ VAR:

I — Avrupa devletleri DEAŞ’a katılan kendi vatandaşlarını geri almayı kabul etmiyor.
ABD, deaş militanlarının sorumluluğunu Türkiye’ye atmıştı. Türkiye, Avrupa devletlerine ” kendi vatandaşlarınızı alın ” bunların sorumluluğunu almam ” dedi.
Avrupa’da bu militanları kabul etmeyi reddetti ve Suriye’de kalmalarını istiyor.

Neden?
Uluslararası hukuka göre bir ülkenin vatandaşı başka bir ülkede suç işlerse; ” suçu başka ülkede işlediği için ” , Vatandaşı olduğu devlet tarafından yargılanamaz ( iki devlet arasında suçluların iadesi anlaşması yoksa).

Bu kural nedeniyle Avrupa devletleri kendi vatandaşı olan deaş’lı militanları yargılayamıyor. Çünkü bu militanlar kendi ülkelerinde suç işlemediler.
Avrupa bu militanları geri alırsa binlerce Alman, Fransız, İngiliz, Norveçli, Belçikalı, Hollandalı deaşlı ( kendi ülkelerinde suç işlemedikleri için yargılanamamaları nedeniyle) serbest kalacaklar.
Avrupa için tehlike burada başlıyor. Bu kadar militanı ne yapacak? Nasıl kontrol altında tutacak? Bu militanları sade vatandaş gibi de göremezsiniz…
Bir anda terör dalgası Avrupa’yı sarar.. Avrupa’nın bütün korkusu budur işte.

Öyleyse ne yapmalılar?

A- Hangi ülkenin vatandaşı olduğuna bakılmaksızın deaş militanlarının sorumluluğunu Türkiye’ye vermeliler.
Böylece bu militanları “gelecekte” Türkiye’ye politik baskı malzemesi olarak da kullanılabilirler..
Avrupa kendi vatandaşları militanların ortaya çıkaracağı problemlerden kurtulmuş olur.

Türkiye Avrupalı militanlarının sorumluluğunu reddetti ve her devletin kendi vatandaşını kabul etmesini istedi. Avrupa bu durumda ne yapacak?

B- deaş’lılar Suriye’de mutlaka kalmalılar hatta bu ülkede ölmeliler fakat kesinlikle Avrupa’ya ” dönememeliler.

Türkiye, Suriye’de askeri harekât başlattığına göre ;
– Avrupalı deaş militanları, pkk/pyd’lilere katılmalılar.
– Türkiye terör örgütü pkk/pyd’ye harekât yapıyor; deaşlılar, pyd’ye katılınca Türkiye, deaş’la da mücadele edecek, kim( ler) ölecek?

pyd ve deaşlılar.

Böylece Avrupalı devletler kendi vatandaşları olan deaşlılardan kurtulmuş olacakları gibi Türkiye’ye ekonomik ve askeri kayıplar verdirmiş olacaklar.

Öyleyse Türkiye’nin, Suriye’de askeri, politik açılardan – mümkün olduğunca- işi zorlaştırılmalı, Harekât olabildiğince uzun sürmeli.
……,………………………………………

II – Türkiye’nin, K. Irak’ta bulunan ve her türlü baskıya rağmen geri çekmediği askeri birliği ” bazı devletlerin kafasında şu Soru’nun oluşmasına neden oldu:
” Türkiye, Suriye’nin kuzeyine girince ileride bu topraklardan ” çekilmezse ” endişesi.
Yani geçmişte Irak’ı kuzeyinde olduğu gibi yapar mı?
Bütün emperyalist devletler biliyorlar ki, Türkiye, başka devletler dediği veya istedigi için ÇIKMAZ. Kendisi ne zaman uygun bulursa o zaman buralardan ayrılır…

Öyleyse Türkiye ” engellenmeli ” .

……..,,…………..,………………………………………..

III – Sömürgeci devletlerin Türkiye’yi sürekli kontrol ve baskı altında tutmak istemeleri,

AB ve ABD’nin Türkiye’ye daima sorunlar yaşattıkları herkesin bildiği bir gerçektir.
Türkler; ekonomik, mali, askeri bakımlardan tarihlerinin en zayıf dönemlerinde M. Kemal Paşa ve arkadaşlarının liderliğinde Kurtuş Savaşı yaptılar ve kazandılar.

Bu zaferin ” ezilen ” , sömürülen toplumlardaki en önemli etkisi ” Beyaz Adam( efendi)” ın yenilebileceğini göstermesi oldu ve sömürgeler de kısa sürede istiklâl savaşları başladı.

2019 dünyasında da 1919’a benzer sömüren- sömürülen açısından ” benzer” tablo var:

– Suriye konusunda emperyalist devletlere direnen,
– BM’de ” dünya Beş’ten büyüktür” diyen,

– Afrika’da; Fransa, Belçika, İngiltere, ABD, Hollanda çıkarlarına, politikalarına aykırı strateji geliştiren,
– Türki akraba, topluluk ve devletlerle ilişkilerini geliştirip- güçlendiren,

– Balkanlarda etkisini, sempatisini, gücünü artıran,

– ” Türkiye, Türkiye’den Büyüktür”ün farkında ve buna göre ( 1974’ten itibaren) politikalar, stratejiler geliştiren Türkiye.
( Karşı tarafta buna göre tedbirler üretti elbette. 1980 öncesi yaşatılan anarşi dönemi, 1984’ten itibaren yaşanan pkk terör eylemleri, fetö kalkışması, ekonomik ambargolar, mali baskılar, v.d. ).

Türkiye’nin bu tür tavırları sömürgeci, emperyalist, küreselci devletleri huzursuz etmektedir. Çünkü tıpkı XX. Yüzyılın başında olduğu gibi XXI. Yüzyılın başında da Türkler
“cahil bırakılan, sömürülen, ezilen milletleri ” uyandıracak politikalar, harekâtlar, toplantılar düzenliyor …

Kot üreten ve Kot’un ana vatanı ABD’ye kot satan bir Türk firmasının reklam sloganı şöyleydi;
” Bu Türklerde çok oluyor “.

Bu sloganın arkasında nasıl bir ” ruh dünyası” var, tahmin edebilirsiniz.
Barış Pınarı Harekâtı ile birlikte dünyanın her yerinde, her yaş ve makamdaki Türkler ” hiç planlanmadığı, kimse tarafından söylenmediği, bir hazırlık yapılmadığı halde ” asker selamı” veriyor; Almanya’da, Tayland’da, Fransa’da, ABD’de, Hindistan’da.
Bu nasıl bir ruh birliği, nasıl BİR olmadır?
Gerçekten de ” bu Türkler çok oluyor”.

Öyleyse Türkiye’nin ekonomisine, maliyesine, sürekli zarar verilmeli,
Türkiye içinde sorunlar çıkartılmalı, kalkınması yavaşlatılmalı,
Türk diline, geleneklerine – Onlar farkında olmadan- tahribat yapmalı,
BİR’LİK düşüncesine zarar verilmelidir.

Bana göre Avrupa’da Türkiye’ye silah ambargosunun nedenleri bunlardır ve mesele silah satışının durdurulması değildir.

NOT:
Öyle veya böyle Suriye konusu GEÇİCİ OLARAK BİTİRİLDİĞİNDE ( geçici çünkü bu sorun Türkiye için bitmemelidir), bittiğinde Türkiye’nin gündemine ” yeniden ” eski bir konu getirilecek:

” Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de ABD ve Avrupa’nın isteklerine direnme gücünü azaltmak…” amacıyla; M. Barzani- K. Irak’ta bağımsızlık söylemleri, çalışmaları…

17.10.2019.