Kronolojik olarak adım adım İdlib e gidiş:

07 Ağustos 2003 – Condoliezze Rice : “Orta Doğu’da 22 (yirmi iki) ülkenin sınırları değişecek, buna Türkiye’de dahil”.

15 Mart 2011      – Suriye’nin güneyindeki Dera şehrinde “Arap Baharı”olarak adlandırılan olaylarla iç savaş başlatıldı.

28 Şubat 2015    –    Dolmabahçe Mutabakatı.

08 Ağustos 2015  –   Hendek Operasyonları başladı.

24 Ağustos 2016  –    Fırat Kalkanı Harekâtı

15 Temmuz 2016 –   Fetö Kalkışması.

20 Ocak 2018        –   Zeytin Dalı Harekâtı.

26 Şubat 2019       –   Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de yaptığı “Mavi Vatan”deniz tatbikatı.

17 Haziran 2019    –   1.Pençe Harekâtı.

13 Temmuz 2019  –    2. Pençe Harekâtı.

24 Ağustos 2019   –     3. Pençe Harekâtı

31 Ocak 2020        –    Fransa, İtalya, Yunanistan; Güney Rum Kesimi’nin Doğu Akdeniz’de ortak yaptıkları deniz tatbikatı.

03 Şubat 20020    –   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Federasyonu ile ciddi sıkıntıları olan Ukrayna’yı ziyareti; “Ukrayna’ya Türkiye’nin 200 (iki yüz) milyon dolar hibe yardım yapması kararı alınması” ayrıca Rusya Federasyonu’nun “hassas konularından” Kırım’ın iki ülke tarafından gündeme getirilmesi.

07 Şubat 2020    –   İdlib’te 6 (altı) askerimizin şehit edilmesi.

Rusya Federasyonunun; Türkiye’nin, Ukrayna’yı ziyaretine ve alınan kararlara misilleme anlamında tepkisi olabilir mi?

08 Şubat 2020   –   Türkiye’nin, İdlib’te -1- (bir)’i sivil olmak üzere toplamda 8 (sekiz) şehit vermesi.

22 Şubat 2020   –   İdlib’te -1- (bir) şehit.

23 Şubat 2020   –   Libya’da yapılan bir füze saldırısında “sayısı tam olarak açıklanmayan”, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce “birkaç tane”dediği daha sonra 2 (iki) olarak açıkladığı şehitler verilmesi.

25 Şubat 2020    –   “Devletimizin üst düzet yöneticilerine suikast amacıyla geldikleri (YAKALANAN SİLAH VE MALZEMELERDEN TAHMİN EDİLDİĞİNE GÖRE) değerlendirilen 8 (sekiz) pkk’lı teröristin İstanbul’da yakalanmaları.

26 Şubat 2020    –   Fırat Kalkanı bölgesinden Türkiye’ye sızmaya çalışan -1- (bir)’i pkk’nın üst düzey yöneticisi 7 (yedi) teröristin öldürülmesi.

27 Şubat 2020    –   İdlib’te 4 (dört) Rus askerinin Türk askerlerince öldürülmesi ( Kaynak: Yılmaz ÖZDİL: “Gün Bitiyor”, Tele-1, 28.02.2020, saat: 23.47).

27 Şubat 20020 –   İdlib’te Türk askerine yapılan hava taarruzu sonucu resmi kaynakların açıklamasına göre;

34 (otuz dört) askerimiz yaralandı ve 33 (otuz üç) askerimiz şehit oldu.

BU HAVA SALDIRISI VE SONUÇLARI İLE 03 Şubat 2020’de Cumhurbaşkanımızın Ukrayna ziyareti ve burada alınan kararlardan sonra 07 Şubat 2020 günü 6 (altı) askerimizin şehit edilmesi arasındaki zamanlama ve benzerliğe dikkatinizi çekerim…Sanki “anında yapılan” misilleme gibi gözüküyor.

27 Şubat 2020 –   Türkiye, Suriyeli göçmenlere sınır kapılarının açıldığını ve Türkiye’den gitmek isteyen göçmenlerin “sınır kapılarında engellenmeyeceğini” açıkladı, saat: 23.30 civarı).

28 Şubat 2020 –  Şimdiye kadar Afganistan, İran, Pakistan ve Afrikalı göçmenler bakımından Avrupa’nın sınır güvenliği Türkiye tarafından sağlanıyordu. Avrupa açısından bu güvenlik ve kontrol kalkmış oldu. Avrupa’ya gidecek göçmen trafiğinde ilk ve en çok etkilenecek olan Bulgaristan, Yunanistan ve Macaristan; Türkiye’nin sınır kapılarını açma kararına tepki gösterdiler..

28 Şubat 2020 –    Resulayn’da 4 (dört) askerimiz şehit oldu (Kaynak: Hasan KÖNİ: Haber Türk TV.  28.02.2020, saat:15.10).

28 Şubat 2020 –    Türkiye’nin isteğiyle NATO toplandı. HİÇBİR “ANLAMI VE DEĞERİ OLMAYAN” Türkiye’ye destek kararı alındı…

28 Şubat 2020   –   Rusya Federasyonu’na ait “Makarov ve Gregoroviç”adlı iki savaş gemisi Boğazlardan geçip Akdeniz’e indi.

28 Şubat 2020    –     İdlib’de -1-(bir) askerimiz şehit oldu. 2 (iki) askerimiz yaralı.

Burada söylenmesi gereken iki husus var:

  1. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre bir askeri gemi Boğazlardan geçmeden 7 (yedi) gün önce Türkiye’den izin almak zorundadır. Burada amaç Boğazlardaki gemi trafiğini ve güvenliği sağlamaktır. Rusya Federasyonu en az 7 (yedi) gün önce bu geçiş iznini aldığına göre demek ki, Suriye konusu ile ilgili Akdeniz’deki hazırlıklarını çok önceden planlayıp, harekete geçmiş..
  2. Makarov isimli gemi 1877 – 1878 Osmanlı-Rus savaşında; Rus donanması, Boğazlardan geçerken Osmanlı gemilerine top atışları yapan ve “İntibah”adlı Osmanlı gemisini batıran Rus komutanın adıdır.

Gregoroviç ise 1. Dünya Savaşı’nda Boğazlar’ı top ateşine alan Rus komutandır ( Kaynak: Muharrem SARIKAYA: Haber Türk TV. 29.02.2020, saat: 10.00).

Devletler “ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını” bazen diplomatik mesajlarla verirler, gösterirler…

Adı geçen iki savaş gemisinin isimleri Türkiye ve hatta NATO’ya yapılan “askeri bir uyarıdır”. Bunun başka bir anlamı, değerlendirmesi de yoktur.

Kronolojik sıralamasını yaptığımız bütün bu yaşananlar şunları gösteriyor:

  • Türkiye, Doğu Akdeniz’de tavizler vermeğe zorlanıyor.
  • Libya’da Türkiye’nin dikkatle takip edildiği ve çıkarlar gerektirdiğinde   “neler yapılabileceği”anlatılıyor..
  • Suriye’de yaşananların bitmesi sadece İdlib’e bağlı. Çünkü Suriye’nin değişik bölgelerinden Rusya Federasyonu tarafından “süpürülüp” bir araya getirilen bütün teröristler İdlib’te “sıkıştırıldı”. Bu teröristler “yok edildikleri anda” İdlib konusunu da, Suriye Meselesi de, Beşir Esad’ın geleceği de “anında” çözülür..
  •    Türkiye -3- ay önce Soçi Zirvesi’nde İdlib’teki teröristleri “temizleyeceğini kabul ettiği” anlaşmayı 22 Ekim 2019 tarihinde imzalamıştı.                    

Ancak son iki ay içinde hızla başka devletlerin silah, eğitim, mali güç, cephane, teknolojik destek ve istihbarat bilgileri ile desteklediği HTŞ, İdlib’e girdi ve( “vekâletini yaptığı devletin “ – açık-gizli-  yardım ve desteği ile)  çok kısa bir zaman içinde İdlib’de büyük güç elde etti. Bir anda Türkiye’nin üç ay önce temizleyeceğini taahhüt ettiğinden çok farklı bir İdlib oluştu; Türkiye, İdlib’i temizleyemedi.

Bir soru:

HTŞ’yi hangi devlet(ler) kollayıp, beslemiştir, güçlenmesini sağlamıştır? Yani HTŞ kimin taşeronudur? ( İp ucu: Türkiye-Rusya Federasyonu-İran işbirliği ve yakınlaşmasından kim(ler) rahatsız olur?)

Rusya Federasyonu; Türkiye’nin 22 Ekim 2019  günü imzaladığı Soçi Mutabakatı’na uymadığını söyleyerek İran’la da işbirliği içinde ve Suriye’ye her türlü destek ve yardımı yaparak İdlib’e yüklendi.

Rusya Federasyonu’nun bu tavrı Türkiye’nin özellikle Fırat Kalkanı Harekâtı ile elde ettiği kazanımlarını ve Suriye’deki “gözlem noktaları”nın güvenliğini tehlikeye attı. Rusya Federasyonu, Türkiye’nin onayladığı günün koşulları ile “üç ay sonraki koşulların”çok değiştiğini bilmiyor muydu? Elbette biliyordu…

Rusya Federasyonu, Kendi nüfuz alanlarında hiçbir karşı oluşuma fırsat ve izin vermeyecektir.

KRİTİK SORU ŞUDUR; ABD’nin 28 ŞUBAT 2020 GÜNÜNDEN İTİBAREN TUTUMU NE OLACAKTIR?

Türkiye; ABD, RUSYA Federasyonu (hatta İsrail) arasına sıkıştırılmıştır.

Bu durumdan en çok ABD (ve İsrail) mutludur. ABD; Türkiye’nin Rusya Federasyonu ile yakınlaşmasından çok rahatsızdı. İki devletin Suriye’de     “savaşması” ABD’nin, bölge ile ilgili en önemli hayali idi. Çünkü iki devlet arasında “sıcak savaş yaşanırsa” Türkiye –istemese de- ABD ile yeniden yakınlaşmak zorunda kalacak.

O da “Doğu Akdeniz, Libya, Suriye’nin doğusunda pyd özerk bölgesi, K.Irak, Kıbrıs, Balkanlardaki Türk hinterlandı, Türkiye-Türki devletler ve akraba topluluklarla İlişkileri ve Kalkınma projeleri, çalışmaları hatta Türkiye – Çin ekonomik ilişkileri, Türkiye’nin Afrika açılımı” konularında ÇOK CİDDİ TAVİZLER KOPARMAYA ÇALIŞACAKTIR.

Şurası unutulmamalıdır; Sıraladığımız bu konular Türkiye’nin elinin de çok kuvvetli olduğunu, pazarlık gücünü gösterir. Bu nedenle “karamsar olmak” gereksizdir.

ABD’nin KISA VADEDE EN ÖNEMLİ VE STRATEJİK İSTEĞİ İSE

Türkiye’nin; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtları ile elde ettiği kazanımlardan “vazgeçmesini” istemek olacaktır ki, bu istek Rusya Federasyonu’nda hedefidir ve Rusların, İdlib’in perde arkasındaki hedeflerinden birisi “bir araya toplanıp, sıkıştırılmış teröristleri mümkünse Türk askeri marifeti ile “yok etmek” bu mümkün değilse teröristleri göç edenlerle birlikte Türkiye tarafına zorlayarak Türkiye –  Suriye- Rusya Federasyonları askerlerinin birlikte yok etmelerini sağlamak ise” diğer hedefi de tıpkı ABD gibi Türkiye’nin; K. Irak ve Suriye’nin batısında elde ettiği kazanımlarından vazgeçmesini sağlamaktır.  Bu nedenle iki devlette pkk ve alt kolu  pyd ile sıkı ilişkiler içindedirler..

Hem ABD hem de Rusya Federasyonu ( ve İsrail), Türkiye’nin tabiri caizse       “eli-kolu kırılmış” olarak “Kendi sınırları içine çekilmesini” sağlamaya çalışmaktalar.

Böyle bir sonuç olması durumunda; Bu gelişme ile 07 ağustos 2003 yılında ABD’li Condolizze Rice’nin konuşmasını birleştirirsek; Genişletilmiş BOP ve İsrail’in Siyonist hedefleri önündeki en kuvvetli “engel” yok edilmiş olur.

Saadet Partisi genel başkanı rahmetli Prof. Necmettin Erbakan 2003 yılında partisinin Ankara İl Başkanlığında yaptığı haftalık basın toplantısında Türkiye’yi yönetenleri ve siyasi partilerin genel başkanlarını uyararak şöyle demişti:

“Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki, “Hedef Türkiye’dir” ( Kaynaklar: Akit Gazetesi, 01 Temmuz 2015. indigodergisi.com, sayı:125, 19 Şubat 2016).

Rahmetli N. ERBAKAN’ın “ileri görüşlülüğü”nü takdir etmek Ona manevi borcumuzdur.

07 Ağustos 2003’ten 29 Şubat 2020’ye kadar sıraladığımız kronoloji Bize şunu gösteriyor:

Türkiye (istese de- istemese de) “Hedef Türkiye” olduğu için bu mücadeleyi yapmak zorunda BIRAKILDI…

Çünkü yapılan savaş, verilen mücadele; Görüntüsü Suriye olan “ kontrollü bir alanda”, ABD ve Rusya Federasyonu’nun KENDİLERİ DEĞİL “ satın aldıkları ile” yapılan “VEKÂLET SAVAŞLARI” dır. Türkiye bu savaştan kaçamazdı..

HEDEF; BOP nedeniyle “Koridor üzerindeki” Türkiye’yi bölmektir. Bu nedenle Türkiye’ye “Mücadelelerden Kendini kurtarma, olayların dışında kalma” şansı (fırsatı) HİÇ BIRAKILMADI.

Yaşadığımız süreçte ABD ve Rusya Federasyonu ile uğraşırken İngiltere ve Almanya “görünmeyen” müttefiklerimizdir.

Her şeyin nihayetinde 16 Nisan 1964 yılında rahmetli İsmet İnönü’nün ABD Başkanı Johnson’a dediği gibi “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye’de o dünyada yerini alır”.