Yedi renkten BİR ULUS yaratmaktı hayalimizdeki, 1920’den itibaren. Daha 1925’te bırakmadı İngiltere, Türkler oluştursunlar kendi gökkuşaklarını. Eline aldığı Şeyh Sait fırçası ile “petrol için” Türkiye tuvalini karalayıverdi.. Hedefi Misak-ı Milli (ulusal sınırlar) içindeki Musul ve Kerkük’ü almaktı, Türkiye’yi bir fırça ile uğraştırıp. BAŞARDI DA…

Sonra vergi vermemeğe, devletin kanunlarına UYMAMAYA Osmanlıdan beri alışık ağalar ve şıhlar “devlet otoritesini” reddettikleri için ikinci fırçayı salladılar Dersim’de (1937).  Kanıksamışlardı yüzlerce yıldır feodal bey (süzeren) – maraba (vassal) ilişkisini ve Yeni Türk Devleti  “HALKÇILIK” diyor, Anayasa’da tam eşitliği getiriyordu. Hadi Anayasa’da yazması neyse de UYGULAMAYA KALKIŞIYORDU.  Üstelik vergi de alıyordu. Oysa şimdiye kadar sadece asker vermişlerdi. O da kolay işti: Nasılsa bir sürü maraba vardı… Bu ülkede beraber yaşamı tahrip etmek isteyenler;  Onur Öymen’e zalimce saldırdılar ve gerçek nedeni, ağa – maraba eşitsizliğini yok etme isteğine ve devletin vergi almasına karşı çıkmak olan Dersim İsyanı’nı bile çarpıtarak kullandılar, AHLAKSIZCA.

Bugün, 15 Kasım 2009. Ankara’nın Sanatoryum semtindeki Atatürk Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ndeyim. Bir yakınımın yanına geldim. Bana en çok yakınımla aynı odayı paylaşan bir Mardinli yardım etti. Yanında refakatçi kalan oğluyla Kürtçe, Benimle Türkçe konuştu. O kadar ısrar etti ki, adeta zorla çay ikram etti. Ben, Onun Kürtçe konuşmasından gocunmadım, O da bütün güzelliği ile ikramda bulundu. İşte dedim kendi kendime “ne kadar uğraşsanız da BİZ BİR MİLLETİZ”.

Oturduğum binanın yöneticisi Urfalı,  sitenin yöneticisi Bitlisli. Yardımcısı Kastamonulu. Marketi çalıştıran Diyarbakırlı. Kooperatifin üyelerinin % 29’u DOĞULU YURTTAŞLARIMIZ. Hiç kimsenin umurunda da değil kim nereli. Öyle ya ‘’aynı gök kubbenin altında yaşamıyor muyuz? Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğunda hepimiz sokaklara fırlamamış mıydık?  O ne coşkuydu öyle, hatırlayın.

***

Ve hala günlerdir dükkanları, arabaları, iş yerlerini ateşe verenleri, molotofları fırlatanları DTP kınamıyor… Olumsuz tek sözcük etmiyor… Birilerine zarar vermek, polise, iş yerlerine saldırmak ne zamandır “demokratik hak arayışı’’ oldu? Otobüs saldırısında rahmetli olan Serap’ın HAKKI NE OLACAK?

Tam bunları düşünürken televizyonlara bir haber düştü 15 Kasım 2009, saat 13.30’da; Muş’ta gösteri yapan terör yandaşları daha öncede hiçbir kepenk kapatma eylemine katılmayan bir esnafın arabasını ve dükkânını yaktılar. Kendisini korumak isteyen esnafta tüfeğini ateşlemiş ve iki ölü, sekiz yaralı (Star TV, Ana Haber Bülteni, Muş Valisinin açıklaması).

Bankaların, evlerin camlarının kırılması, AKP İlçe Başkanlığı’nın tahrip edilmesi,  bir esnafın arabasının ve dükkanının yakılması mı “demokratik hak” arayışı? Asıl hedef TAHRİK. Başka hiçbir amaç yok. Çok açık bu. Ve dükkanını, arabasını savunanda Mardin’li. Yani, DOĞULU. Demek ki genel seçimlerde her sandığa bir terör örgütü sempatizanı (yandaşı) yerleştirildiği, baskı yapılarak insanları DTP’ ye oy vermeğe mecbur bıraktıkları haberleri doğru.

Ve, Sırrı Sakık (Muş Milletvekili) Star TV haberlerinde aynı günde, göstericilere toz kondurmayıp “demokratik haklarını kullandılar” diyebiliyor.  O, bu kadar adaletsizce, merhametsizce KONUŞABİLİYORKEN aklıma, Bana ısrarla ikramda bulunan Mardinli geldi, bina yöneticim geldi. Onlar nerde, vatandaş nerde? Ne hedefliyorlar acaba? Ya da neyin kefaretini ödüyorlar?

Oysa Perihan Buldan, Leyla Zana, Emine Ayna’dan umutsuzduk ama Ahmet TÜRK’ün ENGİN TECRÜBESİNDEN, Sırrı Sakık’ın DEMOKRASİ BİRİKİMİNDEN, Hasip Kaplan’ın ENTELEKTÜEL BİLGİSİ ve MÜTEVAZI KARAKTERİNDEN çok şey bekliyor,’’ iyi ki onlar var’’ diyorduk. DTP sokakları terör örgütüne mi bırakmalı idi Sayın Türk, Sayın Kaplan, Sayın Sakık?

……………Tesadüfe bakın tam bu yazıyı yazarken  Diyarbakır Bismilli bir arkadaşım aradı, konumuz Muş’tu, çok üzgündü ve adı da Mehmet. Adımız bir, dinimiz bir, duygumuz bir, Vatanımız bir ( Biz bu oyunu 1975-1980 arasında yaşamıştık. Hani bir gecede terör bitivermişti).

İnsanların kafasına vura-vura adeta zorla soktular ayrışmayı. 1908’de ‘’Meşrutiyet’’ diye – diye on yılda koca Osmanlıyı yıktılar. Şimdi de “demokrasi, açılım” diye – diye Türkiye’yi EYALET TARTIŞMALARINA, YENİ OSMANLICILIK POLİTİKASINA HAZIRLIYORLAR. Ulusalcılığı ve Türk Ordusunu tahrip ede – ede, AKILLARI TÖRPÜLEYE – TÖRPÜLEYE.

14 Kasım 2009 günü bütçe görüşmelerinde (bütçe hiç konuşulmadı (!)) öyle cümleler konuştu ki Sayın Başbakanımız “Ben başka bir ülkede miyim?” dedim, şaşırıp kaldım. Bu kadar danışman, bakanlar, MGK, ulusal egemenliğin Kâbe’si TBMM var,” yanıltılıyor mu acaba?”  dedim kendi kendime.

İnşallah konuşmanın ertesi günü yaşanan Muş trajedisi “ne oluyor?” diye sordurur.

HEDEF AÇIK; Dün Ermeni sorunu idi, Alevilik- Sünnilik idi, sol – sağ idi. Şimdi de AYRIŞMAYI GERÇEKLEŞTİRMEK.

Sayın Yöneticiler neleri unutuyoruz, neler kaybediyoruz artık görün, görün artık.

— Rüşvet normalleşti.

— Ahlaksızca KAZANILAN PARANIN SAHİBİNE insanlar saygı gösteriyorlar. Oysa o bir HIRSIZ.

— Dinimizde çalışmak İBADETTİR. Oysa insanlar devlet yardımlarına alıştırıldılar.

— Zina kanunlarımıza göre SUÇ DEĞİL.

—1980 askeri harekâtı ile üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri, sendikalar, YOK EDİLDİ. Yani Halkımızın BEYNİ KAZINDI. Yerine de KORKULAR KONULDU

— AB üyesi ülkeler kendi ülkeleri içinde, Türkiye’den yapmasını istedikleri şeyleri isterler mi? Almanya, Türklere sokakta, resmi kurumlarda Türkçe konuşmayı niçin yasakladı da Türkiye’de Kürtçenin üzerinde ısrarcı? Yoksa Almanlar Kürtleri çok mu seviyorlar? Ya da onlarında İsrail gibi ABD gibi hesapları mı var Kürtlerle ilgili?

— ABD Başkanı, Başbakanımıza ‘’Ermeniler söz verdim, 17 Nisan 2010’a kadar TBMM’de Ermenistan’la ilgili protokolü çıkart’’ demiş olabilir mi?

— Görev süresinin dolmasına sadece üç ay kalmışken ABD Büyükelçimizin görevden alınmasının asıl nedeni gerçekten de Dış İşleri Bakanımızın toplantıya dâhil edilmemesi midir? Bu kadar tecrübeli bir büyükelçi böyle bir hatayı Bence yapmaz. Sizce yapar mı?

— Dünyanın hangi ülkesinde terör örgütü lideri örgütle bu kadar rahat görüşüp, haberleşebilir, GÜNDEMİ BELİRLEYEBİLİR?

— Hangi ülkede bir siyasi parti terörü ve terör örgütünü KINAMAZ?

— Sizce DTP Milletvekilleri niçin şunlardan HİÇ BAHSETMİYOR:

A- Kan Davalarının bitirilmesi gerekliliği

B- Topraksız köylülerin durumlarının düzeltilmesi

C- İşsizlik

D- Feodal yapının ve şıhlık düzenin yok edilmesi

F- Töre cinayetleri

G- Doğu ve Güneydoğuda yatılı meslek liselerinin açılması gerektiği

H- Kız çocuklarının okula GÖNDERİLMEMELERİNİN önlenmesi

I- Kardelenler gibi projelerin desteklenmesi

***

Manikürlü tırnaklar, röfleli saçlar, kremli eller, parfümlü yanaklar, sağlıklı vücutlar, özenle seçilmiş marka kıyafetler. Ya BİR ŞEKİLDE DAĞA GÖNDERİLENLERİN HALİ?

Onlar ne giyerler, yerler, rüzgâr kulaklarını yakınca, saçlar kirden karışınca, kötü ortamlarda sağlıkları bozulunca… En önemlisi yıllarca dağlarda yaşayınca(!) İNSANLIK KALIR MI?

***

Bütün bunlar “demokratik eylem haklarını kullanmaktan” çok daha önemsiz demek ki.  Peki, VAZGEÇİLEMEZ ve/veya DEVREDİLEMEZ insan hakları nelerdir Sayın bölge VEKİLLERİMİZ?

Şu satırların yazanı biliyor ki, “kim ne yaparsa yapsın, hangi alçak planlar hazırlanırsa hazırlansın, ne denenirse denensin”  ;

YEDİ RENKTEN BİR MİLLET OLDUK, BİRLİKTE GÖKKUŞAĞI YARATTIK, ADINI DA TÜRKİYE CUMHURİYETİ KOYDUK’’.

SON CÜMLE: Benim Babam Bolulu, Annem Erzurumlu. Ağabeyimin eşi Siirtli. Kanımda Erzurum var, Karadenizli bir kız sevdim. ANLATABİLDİM Mİ??  Hepinizi öptüm ABD teknik destekli TARAFlılar. Karar verin hangi TARAFtasınız: Gökkuşağı mı? Açılma mı?