Benim bir komşum var, dün akşam şöyle bir konuşma geçti aramızda;

– “Bu akşam ne yesek?”

– “Ne varsa onu.”

– “Her akşam aynı yemek yenir mi?”

– “Bütün derdin bu mu?”

– “Başka ne olsun ki?”

– “Ne söyleyeyim ki, Ben, Sana?”

– “Şöyle… Yapsak, ortaya da…”

– “Afiyet olsun!”

– “Niye öyle kinayeli söylüyorsun? Sabahtan akşama kadar çalışıyorum. Daha ne yapayım?”

***

Nasıl imrendim o anda bir bilseniz. Düşünsenize, hiçbir derdi olmayan komşum. Sadece işe giderek bütün sorumluluklarını yaptığını düşünüyor. Onu ne Şavşat’taki doğal felaket (aslında doğal felakette değil. Yağış oranını düşünüp, su bentlerini buna göre yapsanız bentler yıkılmaz, sel de olmazdı) ilgilendiriyor, ne de yaşları 16 -25 olanlarda işsizlik oranının %  26 olması.

Kendi kendime “bir haftalığına şöyle olsan, ne güzel olurdu’’ dedim ve bunu istediğim için yirmi saniye sonra utandım, kendimden.

Hayatını “tuvalet,  mutfak, yatak odası” arasında geçirerek mutlu olmak elbette mümkün. Ama o zaman insanlarla dört ayaklılar arasındaki fark ne?

Aslında ülkemiz ve bütün dünyada YÖNETENLERİN istediği bu tip insanlar değil mi? Karnı doydu, evine gitti, yatakta tamam, uyu, kalk, haydi işe… Dolap beygiri.

Oysa insanlar boşuna gelmediler bu dünyaya. Bir nedeni var mutlaka yaratılmasında her insanın. Her insan bir hedef koymalıdır; kendisi, ailesi, vatanı için, yapabildiğinin en iyisini yapmaya çalışmalıdır.

O zaman işte SİZİ GERER; “Hazine’den, geçinmeli” (ama sokağa çıksa aç kalacak) olanların uygulamaları, gücü elinde tutabilmek için yaptıkları.

O zaman SİZİ TİKSİNDİRİR KENDİLERİNDEN;  Tele vole kültürü ile her gün adına AŞK diyerek eş değiştirenler ve bunu gençlerimize özendirmeye çalışmaları. Oysa SEVGİ; Sevdiğiniz için gerekirse bedel ödemektir, “ya Ben diye düşünmeden”  ne kadar lazımsa o kadar.  Ve Onun için EMEK HARCAMAKTIR, hesabını yapmadan.

MİDENİZİ BULANDIRIR; Soruşturma yapanların SORUŞTURULMASI ve bel altından vurmalar.

Sokak çocuklarının sayısının korkunç süratle artmasını, işsiz oldukları için “canlı bomba” gibi gezen gençleri,  karşınızdaki 1775 öğrencinin sadece 160 civarındaki sayının üniversiteye gidebileceğini, bunlardan da 96 kişi civarının iş bulup, çalışabileceğini bilirken, teröre şehitler verirken ve ANALAR-BABALAR AĞLIYORKEN, İnsanlarımız artık “Vatan SAĞ Olsun”  demekten, duymaktan bıkmışlarsa, “Halk; devlet için değil, Devlet, halk içindir”i bunca yıldır anlatamıyorken, çok uzun zamandır HASRETKEN;  içimdeki huzura, KAVUŞMAYA, SEVDİĞİNE BAKMAYA, İSTEDİĞİNİ GÖRMEYE… HER ŞEY DE ONU İSTERKEN…

Anlatamıyorken kimseye SEVDANI… Fakat sevdam için hep VEFALI, İNATÇI OLMUŞSAM…

Nasıl olacaksın Komşun gibi?

Buna hakkın var mı?

“Var” diyorsan, İNSAN OLMAYACAKTIN…