Irak’ın tarihi geçmişine hiç girmeden ABD’nin iki körfez harekatı ile ( birincisinde; Kuveyt’i kurtarmak(!) ikincisinde; Irak’a demokrasi getirmek(!))şu anda içinde bulunduğu duruma bakmaya ve “geleceğini”  görmeye çalışalım.

Irak’ta BEŞ BÜYÜK GRUP VARDIR: Şiiler, Sunniler, Türkmenler, Araplar, Kürtler.

Şiiler, ABD ve Kuzey Irak’ın en çok çekindiği toplumdur. İran’ın bu topluluğa desteğini tahmin etmek kolaydır. Şiiler, Kerkük petrollerinin Kuzey Irak’a gitmesine kesinlikle karşıdırlar.

Sünniler, çok uzun yıllar yönetimde gibi gözükseler bile resmi Arap milliyetçiliği politikası nedeniyle gerçekte böyle değildir. Şiilerle birlikte ‘’ ortak düşman’’ ABD’dir.

Türkmenler, ortalama olarak BİN’Lİ YILLARDAN İTİBAREN bölgede siyasi ve kültürel varlıklarını sürdürmüşlerdir (Selçuklular). Türkiye Cumhuriyeti devleti de   kurulduğundan itibaren ilgisini daima taze tutmuştur. Irak’taki Türkmenler hiçbir zaman İran şahı Rıza Pehlevi’nin AFŞAR TÜRKLERİNE YAPTIĞI TOPLU KATLİAMLARA UĞRAMAMIŞLARDIR. Yoğunluklu olarak Musul ve Kerkük’te yaşamaktadırlar. Erbil’in Kuzey Irak denetimine girmesinden sonra Musul ve Kerkük’ünde Kürtlerin denetimine geçmesine KESİNLİKLE KARŞIDIRLAR ve bu konuda Araplar, Şiiler ve Merkezi Irak’la TAM GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇİNDEDİRLER.

Araplar, Saddam Hüseyin’den sonra en fazla itibar kaybına uğrayan toplum olmakla birlikte elbette etkinlikleri çok fazladır ve Merkezi Irak yönetimi ellerindedir.

Kürtler ‘’ABD’ye KOŞULSUZ İTAATİN ve SADDAM’a karşı işbirliğinin ÖDÜLÜNÜ ALMIŞLARDIR. Kuzey Irak’ta eyaletlerini kurmuşlardır. Talabani ve Barzani ikilisi gücü ellerine geçirmiş durumda idiler. Ancak son genel seçimlerden sonra ve değişen konjüktür nedeni ile ESKİSİ KADAR RAHAT OLMAYACAKLARI AÇIKTIR. Özellikle Türkiye ve İran’daki gelişmeler bu ikiliyi  HİÇ İSTEMEYECEKLERİ YÖNDE  ETKİLEYECEKTİR.  Bizi öncelikli olarak Türkiye ilgilendirdiği için bu konuya açıklık getirmeye çalışalım.

PKK terör örgütüne destek veremeyecektir Talabani ve Barzani ( istemeseler de). Çünkü kimse yüksek sesle dillendirmese de bu örgütün bitmesi gerektiğine ( görevini tamamladı)’’ ilgili bütün güçler’’ karar verdiler. Orta Doğudaki hesapları nedeni ile şimdiye kadar yeterli desteği veren İsrail’de Türkiye ile ilave sorunlar istemeyeceği için dikkatli olacaktır. Kuzey Iraktakiler şunu gayet iyi gördüler ki, Türkiyesiz başka devletlerin katkılarının önemi azdır.        Irak’a yapılan askeri harekatlardan sonra ABD ile İngiltere planlarını gerçekleştirdiler ve PETROLÜ KONTROLLERİNE ALDILAR. 1972’de devletleştirilen Irak petrolleri 2009’da ÖZELLEŞTİRİLDİ. Kimler aldı? ABD ve İngiliz şirketleri. Yılda dört milyon varil petrol üretilmekte ve tahmini rezerv YÜZ ON BEŞ MİLYAR VARİL. İnanıyorum ki, gelecekte;  petrol bittiğinde ABD, Türkiye’ye şöyle diyecektir;’’Sizin Misak_ı Milli sınırlarınız içinde bu Bölge . Alın Sizin olsun!’’.

Türkiye o kadar çok nedenle Irak açısından önemlidir ki her maddeyi açıklamaya sayfalar yetmez. Akdeniz’e ulaşabilme, petrol boru hattı, iki tarafta da bulunan akrabalar ve soydaşlar, yatırım yapılmaya ihtiyacı olan Irak’a EN YAKIN YERİN TÜRKİYE olması( yani zaman, para ve nakliyeden tasarruf), enerji politikaları, Irak’ın hayat damarları olan gümrük (sınır ) kapıları, BTC petrol boru hattı, SU, v.s., v.s.,İkili ilişkilerin önemini göstermek için bir örnek verelim; Başbakan R. T. Erdoğan Merkezi Irak’la Dış İşleri Bakanı Davutoğlu  Kuzey Irak’la bu güne kadar toplam KIRK SEKİZ anlaşma imzaladılar (TRT-2, SAAT;20.30, 20.11.2009). O kadar ki, iki ülke birbirlerine demiryolları ile bağlanıyor(Sultan 2. Abdülhamit’in, Bağdat Demiryolları Projesi gerçekleşiyor yani). Irak o kadar şanslı ki başka ülkeler gibi KOŞULLU gelmeyen bir komşusu var. Üstelik geliş nedeni Irak’a yatırım(terör örgütünün tasfiye sürecine girmesi tesadüf değil. DTP’lilerin paniği de boşuna değil. Güç ve varlık kaynakları ellerinden gidiyor).

Türkiye, ABD, AB, K. Irak, Merkezi Irak, GELECEĞİN IRAK’I KONUSUNDA ORTAK NOKTADA BULUŞTULAR. ABD ve AB, Türkiye’den (en azından şu an için) tek bir şey ister; ENERJİ YOLLARININ GÜVENLİĞİ. İşte bu nedenle TÜRKİYE’Yİ  İNCİTMEZLER.

YAKIN GELECEKTE IRAK ŞÖYLE GÖRÜNÜYOR;

Gevşek merkezi yönetim kurulacak, Kerkük’ten bütün Iraklıların PAY ALMALARI SAĞLANACAK. Bundan  Kuzey Irak yönetimi elbette memnun olmayacaktır. Ancak seslerini çıkartamazlar (Dün (1890 -1925) Kürtleri İngiltere KULLANMIŞTI, şimdi de Amerikalılar. 19. yüzyılda bir ara Rus Çarlığı değerlendirmek istemişti. Ermenistan’da, terör örgütünün bir ara topraklarına sığınmasına izin vererek kullanmayı planlamıştır.  Demek ki müsaitsen herkes kullanıp, atıyor).  Terör örgütü ASLA SIFIRLANMAYACAK ancak marjinal olarak BIRAKILACAK ( gelecekte lazım olursa diye),ALTIN ÜÇGEN’in uzantısındaki Türkiye, İran ve Irak daha sıkı kontrol altına alınacak (uyuşturucuyu kontrol için), ABD, Başkan H. B. Obama tarih verdiği için Irak’tan çekilecek fakat ayrılmadan önce İran, Irak, Suriye, Türkiye ve İsrail’i ŞİMDİ VE YARINLARDAKİ PLANLARI İÇİN  DÜZENLEYECEK (!) ( Özellikle petrol ve uyuşturucunun kontrolü bakımlarından). Terör örgütü lider kadrosunun ‘’ kendilerine verilen GÖREVLERİ BAŞARI İLE YAPMALARI  NEDENİ İLE’’ Kuzey Avrupa ülkelerinden birisinde yerleşmeleri ve güvenlikleri sağlanacak, bu şahısların Türkiye’ye iadeleri ENGELLENECEK, Irak yeniden TOPARLANACAK  ve tıpkı 1981-1988 yılları arasında olduğu gibi İRAN’A KARŞI KULLANILMAK ÜZERE HAZIRLANACAK.

TÜRKİYE GERÇEĞİ

Türk toplumu; Türkiye, NATO’ya girdiği andan itibaren ‘’etrafının düşmanlarla çevrili olduğu’’  propagandası bombardımanına tutuldu. Şöyle bir düşünün, öyle bir ülke ve millet ki HER YANI DÜŞMANLARLA ÇEVRİLİ. Bütün komşuları ile arası kötü. Sizce bu mümkün mü? Doğru olabilir mi? Veya niçin?

“Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur’’ bombardımanları, ABD güdümlü (Aydınlar Ocağı, Komünizmle Mücadele Dernekleri, İlim Yayma Cemiyetleri,v.d.)          kuruluşlar ve ABD’ci basın  marifeti sonucu ‘’YARATILAN DÜŞMAN FOBİSİ’’  ile Türkiye; Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, S.S.C.B., İran, Irak, Ermenistan, Suriye ile düşmanca ilişkiler içindeydi. Niçin? Çünkü SÜREKLİ SİLAHLANMAK ZORUNDA KALACAKTI (bazıları Ruslara karşı tedbir deseler bile on binlerce kilometre mesafeli füzelere karşı böyle savunma tedbiri mi olur diye sorarlar adama). Peki, silahları kimden alacaktık? ABD’den. Sus payı olarak biraz Almanya, İngiltere, Fransa’dan.

Dünyadaki ekonomik konjüktürün hızla değişmesi (BRİÇ, tek başına Çin, Rusların toparlanması gibi), emperyalizmin Globalizm’e dönüşmesi (sömürgecilik (YAĞMA ANLAYIIŞLI), sömürgecilik ( HAM MADDE VE PAZAR ANLAYIŞLI ), emperyalizm ( ULUS DEVLET ANLAYIŞINA TEDBİR OLARAK) ve  HAM MADDE – PAZAR MÜCADELESİNİN SON VERSİYONU OLARAK Küreselleşme yani Globalizm), DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ, Türkiye’deki ‘’ Bizim Çocuklar’’ın etkisinin azalması gibi  gelişmeler Türkiye’nin lehine olmuştur. İyi değerlendirebilirse GENETİĞİNDE ve GEÇMİŞİNDE OLAN  ‘’ KIZIL ELMA’’SINI YENİDEN BULACAKTIR.

1986’dan itibaren ( ilk defa dışa ne kadar bağımlı hale getirildiğimizi 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile görmüştük. Bu ülke öyle TESLİMİYETÇİ RUHLU cumhurbaşkanları görmüştür ki, “donumuzu bile Amerika veriyor Beyler’’ diyebilen çıkmıştır.)ulusal güvenlik, ulusal strateji, uzun vadeli gelecek planlamaları, ulusal savunma planları ve planlamaları, DIŞ POLİTİKADA TEK YÖNE BAKMAMAYA YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLERE başladık.

Komşularla ilişkiler ekonomi ve maliye temeline dayalı İŞBİRLİĞİ ve DOSTLUK anlayışlı oldu ( 1980’lerdeki Türkiye ile Komşuları, 2009’da Türkiye ile Komşularının ilişkileri karşılaştırılırsa ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır).

Ancak bu değişiklikler kolay olmadı elbette. ‘’KARŞI TARAF’’ Türkiye’yi engellemek için MANİPÜLASYONLAR yaptı, yapmaya da devam ediyor.      Türkiye başlattığı değişiklikleri henüz TAMAMLAMADI ve PERDE ARKASINDA ZORLU MÜCADELELER VAR.

Ergenekon, Telekulak, Susurluk, düşen fakat NEDENSE kara kutusu topluma duyurulmayan Isparta uçağı, cep telefonu sinyali YEDİ SAAT alınabilindiği halde ULAŞILAMAYAN (?) Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopteri kazası, 1984 -2009 arası terör olaylarının arkasındaki devletler (HERKES BİLİYOR Kİ TERÖRİST BAŞI BÖYLE BİR TERÖR ORGANİZASYONUNU YAPABİLECEK KADAR ZEKAYA VE YETENEĞE SAHİP DEĞİL ), Irak’ın kuzeyinde 36. paralelde ÇEKİÇ Güç’ün neler yaptığı, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Binbaşı CEM Ersever, Orgeneral Eşref Bitlis CİNAYETLERİ, ABD ve İngiliz vatandaşı (garabete bakın aynı zamanda BAKAN) olan milletvekilleri, midelerinden dışarıya bağlı adına kanaat önderi denilerek PAZARLANAN gazeteciler, öğretim üyeleri(!), bütçesi ABD veya AB tarafından karşılanan adına “sivil toplum kuruluşu veya vakıf’’ denilen kuruluşlar (MUSTAFA Yıldırım; Sivil Örümceğin Ağında ve Turhan Yavuz; Çuvallayan İttifak. MUTLAKA OKUMALISINIZ).

Bütün bu kapışmalar boşuna değil. TEK BAŞINA YÖNETİMİ ELİNDE TUTMA İSTEĞİ DE DEĞİL Şu sıralarda gündeme gelen ‘’açılım’’ tartışmalarının bu kadar sert olması ‘’dışarıdan  tezgahlandığı ve Türk toplumunun AYRIŞTIRILACAĞI, bunun sonunda – her fırsatta önümüze konulan-  EYALET YÖNETİMİ SİSTEMİNE GEÇİŞİN TARTIŞILACAĞI yeni bir sürece girileceği endişesi hatta korkusudur. 23 KASIM 2009 tarihinde İzmir’de yaşanan  olaylar AYRIŞMA ENDİŞESİNİN ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. DTP teslim olan PKK’lı teröristleri karşılamaları yöntemindeki HATALARI İzmir’de tekrarlamıştır. Genel başkan Ahmet Türk  İzmir’deki olayları şu şekilde savunamaz :”İzmirliler tahrik etti. Biz de kendimizi koruduk”. O zaman İzmirlilerin üzerine arabasını sürüp dört kişinin yaralanmasına neden olan saldırıya ne diyebilir(?)

Sanki birileri “Batı Anadolu’ya GİDİN, HALKI TAHRİK EDİP ORTALIĞIN KARIŞMASINI SAĞLAYIN’’ dediler. DTP konvoyunun kışkırtmaları ile İzmirlilerin tahrik olacağı zaten belli idi. Sizde kışkırttınız, ortalık karıştı, GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. Bu gezi görevini SİZE kim verdi? Niçin şimdi? Halkı niçin tahrik ediyorsunuz? Hedefiniz ne? AYRIŞTIRMA HIZINA KATKIDA BULUNMAK MI?  Evet Türkiye’nin önünü kesmek, bağımlılığın devamını sağlamak isteyenler YENİ BİR MALZEME ve KULLANILACAK İNSANLA, İŞLENECEK KONU BULDULAR. Ancak bu sefer gerçekten büyük oynuyorlar. Amaç EYALET SİSTEMİ’nin gündeme gelip kalıcı olmasını sağlamak ve AYRIŞTIRMADIR.(Nefes, Kurtlar Vadisi, Deli Yürek Bumerang gibi filmler ve diziler Türkiye’de çok tuttu. Çünkü Türk Ulusu BİLİNÇALTINDAKİ ÖFKESİNİ yansıttı).

Türkiye’deki yönetim ve politika değişikliklerinden rahatsız olan ve adına kanaat önderleri (!) denilen kiralık kalemler ( Onları kim böyle pazarlıyor dikkat. Ve niçin HEP AYNI KANALLARDA,  en çok seyredilen yayın saatlerinde EKRANDALAR?) ÜLKENİN YÖNÜNÜN Doğu’ya kaydığını söyleyip, toplumu yanlış yönlendiriyorlar ( vaktinde 1980 askeri harekatından sonra Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne gidip, gördüklerini gazetede  anlatan  bir  köşe yazarı (!) öyle bir anlatmıştı ki Diyarbakır Askeri Cezaevi’ni; insanın, ‘’keşke bende burada olsam’’ diyesi geliyordu. Halbuki, o yıl Diyarbakır’daki bu cezaevi;  KOŞULLARI ve MAHKUMLARA DAVRANIŞLAR NEDENİYLE DÜNYANIN EN KÖTÜ ON CEZAEVİ’NDEN BİRİSİ SEÇİLMİŞTİ. Halen yüksek tirajlı bir gazete ve  televizyonda   yazıp, program yapıyor).

Oysa Türkiye’nin kaydığı falan yok. SADECE Batı’nın yanına alternatifler konuldu. Türk dış politikasında (BRİÇ, Afrika, İran’la doğalgaz ilişkileri, petrol ve karşılıklı yerli para ile ticaret (böylece dolara bağımlılık azalacak), Milli güvenlik, ulusal strateji, ekonomik ve mali ilişkilerde ÇEŞİTLENDİRMEYE GİDİLDİ, tercihler artırıldı.

“Yörüngeden ayrıldığımızı söyleyen (o yörüngeyi kim çizdi?)” AB ve ABD’cilere şu soruları sormak bir zorunluluktur:

— Tepeden bakmak ve dış kapının önünde bekletmekten başka 1963’ten bu yana Türkiye için ne yaptınız? (AB’ye destek oranı Türk toplumunda niçin düştü sanıyorsunuz?)

— Türkiye’nin yanınızda yer alması, alternatifler aramaması için ne yaptınız?

—Uluslararası ilişkilerde sadece “VER’’ yoktur, “VER-VER’’ vardır.

Biz NEYİ ALDIK?

Türk Ulusu nihayet GEÇMİŞİNİN ONURLU DURUŞUNU ve TARİHİ ROLÜNÜ HATIRLAMAYA BAŞLADI GALİBA. Aslında Batı’nın asıl istemediği ve unutturmaya çalıştığı kısaca KABUSU BU.

NE DERSİNİZ?