Türkiye’nin  DERDİ  Ayn el-Arap ( Kobani) değil, Halep’tir

HOLİZM: Sömürgeci ( küreselci, emperyalist) devletin, bir bölgeyi ele geçirmek istemesi durumunda; Kendi askeri ve insanı ile değil, hakim olmak istediği coğrafyadaki yönetim muhaliflerini veya  ‘’ en yakın’’ komşu ülkeyi KENDİ ADINA SAVAŞTIRMA anlayışıdır.

      İSTEDİĞİ BÖLGEYİ  ele geçirirken;  muhaliflere  askeri eğitim verip, para ve askeri malzeme yardımı  yapacak ancak  KENDİ  VATANDAŞLARINDAN hiç kayıp vermeyecektir. 

Günümüz sömürgecilik anlayışı KÜRESELLEŞME ( Globalizm)’dir.   Dünya, BM Güvenlik Konseyi     ‘’ daimi BEŞ ‘’  üyesi ve  Almanya arasında 2. Cihan Harbinden sonra Pazar alanları olarak PAYLAŞILDI.  Her ülke,  ötekilere  ‘’ pay’’  verdi. Böylece yeni bir dünya savaşına gerek kalmadı (!).  Örnek; Rusya Federasyonu, Kırım’ı Ukrayna’dan aldı. Karşılık olarak ABD ve İngiltere’ye Suriye’de pay verdi. ABD ve İngiltere’nin Suriye ile derdi nedir diye düşünülebilir.

Okuyacağınız  yazının asıl hedefi bu sorunun yanıtını vermek.

      Sanayi devriminden sonraki sömürgecilikte kültürel  emperyalizm ve misyonerlik kullanılmıştı.  İncil’le gelen Batı,  Afrikalı TOPLUMLARI  uyuttu.  Afrikalılar uyandıklarından şunu gördüler ;  Kendi ellerinde İncil, Batı’nın elinde Afrika toprakları… ( Sömürgeciliğe karşı savaşan bir Afrikalının sözü).

Sömürülen toplumların HAPSEDİLEN beyinlerine  ‘’ Batı’nın asla yenilemeyeceği ‘’ duygusu yerleştirilmişti. Batı’nın M. Kemal Atatürk’ün şahsında Türk Ulusu’ndan  hoşlanmamasının  temel nedeni budur. Türkler Kurtuluş Savaşı’nı kazanınca ‘’ Batı’nın yenilebileceği’’  görülmüş,  geri bırakılmış beyinlerdeki düşünceler yerle bir olup,  Batı ile sömürülen milletler arasında  1954’e kadar süren Kurtuluş Savaşları yaşanmıştır.

Globalciler yeni emperyalizm  yöntemini  uygulamaya geçtiklerinde Holizm’i de hiç ihmal etmeden ÜÇ ÖNEMLİ yöntem uyguladılar:

1 ; Hedef ülkede toplumun çok değer verdiği şahsiyet(ler)i  ve kurumları karalama, itibarsızlaştırma kampanyası (  satın aldıkları köşe yazarlarını kullanarak önce fısıltı sonra koro halinde).  Türk Ordusu’na  yapılan ÇUVAL OLAYI ( özellikle 4 Temmuz’a denk getirilmişti),  Atatürk’yapılan sataşmalar, saldırılar gibi.

2 ; Ele geçirdikleri bölgelerin halklarının kendi dilleri YERİNE, emperyalist devletin dilini RESMİ DİL  yaptılar. Mesela Fransa’nın sömürgelerine bakarsanız çok kısa süre Fransız egemenliğinde kalan devletlerin dahi Fransızca konuştukları görülür. Cezayir, Fas, Tunus gibi. Aynı sonuç Büyük  Birleşik Krallık ( İngiliz devletler topluluğu)) içinde söz konusudur. İngiliz sömürgesi olan her yerde sadece İngilizce konuşulur. Güney Afrika Cumhuriyeti, Avustralya, Kanada ve ( günümüzdeki yetmiş sekiz ülkede).  Bu uygulamanın nedeni; bir kişi gündelik hayatında  hangi dili konuşursa , o kültürle düşüneceği gerçeğidir.

Uluslar arası ilişkiler,  bilim, sanat, teknoloji, farklı kültürleri, siyasi gelişmeleri takip etmek açılarından elbette  yabancı dil öğrenmelidir her birey. Önemli olan günlük hayatında kendi dilini konuşmaktır. Ancak bu şekilde ‘’ milli kültür ve bağımsızlık ‘’ ’’  korunur ve geliştirilir. Sömürgeci devletlerin kendi dillerini zorla konuşturmalarının, başka ülkelerde dil kültür ve eğitim merkezleri açmalarının asıl  nedeni   budur.

3 ;  Milliyetçiliği, KABİLECİLİK düzeyine indirerek hedef ülkede MOZAİK GÖRÜNTÜNÜN OLUŞMASINI SAĞLAMAK. Mozaik(!) toplumdan bir grubu öne çıkararak  ötekilerin (!) tepki göstermesini sağlamak ( Üniter yapıdan, yerel yönetimleri güçlendirme  diyerek EYALET YÖNETİMİNE GEÇİŞİN alt yapısını hazırlama,  koşullar oluştuğunda federasyona geçmek).  Böylece TEK ülkeden BİRÇOK devletçik(!) ortaya çıkarma ( aralarına mezhep kavgası , KAN DAVASI, KİN atarsanız   emperyalist ülke bakımından sonuç daha da harika olur).

ABD’nin,  Küreselleşme adı verilen YENİ EMPERYALİST POLİTİKASINDA (  İngiltere dahildir bu siyasete) üç aşamalı bir süreç görülür:

  1. 1965- 1970’lerde uygulamaya konulan ve Kuzey Afrikadan başlayıp Orta Doğu ve Kafkasya’yı kapsayan Yeşil  İslam Projesi.
  2. 1990’larda başlatılan Ilımlı İslam politikası ( Ilımlı Hıristiyanlık, Ilımlı Yahudilik, Ilımlı Budizm diye bir kavram duydunuz mu hiç? Özellkikle seçilen bir ifade biçimi, ALGI OPERASYONU yani).
  3. Yıl; 2000’ler. Radikal İslam söylemleri ve buna karşı 2. Bush’un meşhur ‘’ Haçlı Savaşları başlatıyorz’’ açıklaması. Bu arada BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi)  kısa süre sonra da GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) ilan edilip, Balkanlardan  ( Yugoslavya’dan) başlayarak            K. Afrika ( Yemen’in İki’ye bölünmesi, Libya’da Muammer Kaddafi’nin öldürülmesi) oradan Irak ( Saddam Hüseyin’i yok ederek Irak’ın Üç’e bölünmesi. Oysa daha önce İran’a karşı  S. Hüseyin’i destekleyen ABD idi) ve Suriye ( Suriye’nin kantonlara bölünmesi politikası. Beşir Esad görevde kalacak ancak sadece kendi yönetimine bırakılan yerlerde) yolu ile Orta Doğu küçük devletçikler haline getirilecek ( R. T. Erdoğan’ın,  Kobani (Ayn el-Arap)  gerekçe gösterilerek Türkiye’ye karşı operasyon yapıldığını,  görünenden farklı çabalar olduğunu söylemesinde  anlatmak  istediği ASLINDA buydu ( 01 ve 01 Kasım 2014) ).

     ABD’ye çalışma toplantılarına giden Türk generallerine ‘’ bölünmüş Türkiye haritaları’’nın gösterilmesi de Türkiye’ye verilen bir mesajdı. Dönemin Gn. Kur. 2. Başkanı  Orgeneral Ergün Saygın bu haritalara çok sert tepki göstermiş  ABD’li generalleri kalabalıklar içinde azarlamıştı. Ona  ve diğer Ulusalcı, milliyetçi  askerlere de  operasyon yapıldı hatırlarsanız…( şimdi HUKUKİ OLARAK  ÇÖKEN Balyoz ve Ergenekon davaları).

     ABD Başkanı Bill CLİNTON Ekim 1999’da Türkiye’ye  yaptığı ziyaret ve bir ay sonra

 Berlin Duvarı’nın yıkılışının 10. Yıldönümünde yaptığı konuşmada  şöyle diyordu: ‘’20. YÜZYILIN İLK ELLİ YILI  Osmanlı mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişiklik ve mücadelelerle geçti. 21. Yüzyılın ilk elli yılınında büyük ölçüde  Türkiye’nin  bugünkü ve yarınki rolünü nasıl tanımlayacağına bağlı olarak şekilleneceğini umuyorum’’  ( Ali SİRMEN: ‘’Clinton’u Nasıl Okumalı? ‘’, Cumhuriyet Gazetesi, 11. 11. 1999).

     Mart 2001’de PENTAGON, ABD Dış İşleri Bakanlığı, CİA ve NIC (Ulusal İstihbarat Konseyi) tarafından hazırlanan ortak raporda Türkiye ile ilgili şöyle yazıldı: Türkiye’deki her türlü gelişme global oluşumları direk etkileyecektir. 2015’e kadar İÇ İSTİKRARI ve JEOPOLİTİK KONUMUNDAKİ GELİŞMELER; Bölge, Batı ve ABD çıkarları üzerinde büyük etki yapacaktır’’.   (Metin AYDOĞAN: Bitmeyen Oyun, s. 81 ve Hürriyet Gazetesi’ndeki ‘’ ABD  ve Batı’nın Geleceği Türkiye’nin Elinde’’, 07. 03. 2001 tarihli yazı.)

ABD  eski dış işleri  bakanı Condalize Rice 07 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post Gazetesi’ne yazdığı ve  Türkiye’deki basında da yer alan ‘’  Orta Doğu’yu Dönüştürmek’’ isimli  makalesinde    Türkiye’ninde aralarında bulunduğu 22 ( yirmi iki) ülke sınırlarının, rejimlerinin değiştirilebileceğini yazdı.Bu yazıya göre ABD Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) ile;

–          Gelecekte kendisine rakip olabilecek muhtemel rakiplerini yok etmek,

–          Ortadoğu petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol etmek,

–           İsrail’in güvenliğini sağlamak HEDEFLERİNDEDİR.

Bunları  yaparken en önemli sloganı olan   ‘’ İslami Terör’’e ( radikal İslam ) karşı yeni söylemi ‘’ Ilımlı İslam’’ olacaktır ki,  bu ifade ile  mikro milliyetçilik ve Müslüman inanç grupları arasında sürekli savaşı (  mikro dincilik) desteklemesi gerektiğini  biliyordu. ( Arap Baharı neydi?  Tunus, Mısır, Libya, Yemen , Irak’ta neler yaşandı? Suriye’de yaşananlar nedir?  IŞİD nasıl kuruldu, nasıl bu kadar güçlendiler, bu kadar militanı KİMSE GÖRMEDEN  nasıl topladılar,  IŞİD NEDEN Almanya ve İsrail’le ilgili TEK OLUMSUZ veya OLUMLU   laf etmiyor, silah ve mermileri NİÇİN HİÇ AZALMIYOR????).

 

BU UZUN GİRİZGAHTAN SONRA NİHAYET AYN EL-ARAP (Kobani)’a  gelebiliriz:

 

Geçmişte hatırlarsanız Bayramlarda Türkiye’dekilerle  Suriye’deki akrabaları  Suriye devlet başkanı Hafız Esad  bir şeye kızmayıp, izin verdiği zaman   ‘’ sınırın öbür tarafına geçip’’ bayramlaşırlar hatta H. Esad’ın iyi tarafına gelirse birkaç gün birbirlerine misafir olurlardı. İşte bu bayramlaşmaların tel örgülerin arkasından( nadir olarakta kucaklaşarak) yapıldığı  bölge Ayn el-Arap yani  şimdi Kürtçe ifadesi ile Kobani idi.

Türkiye, Suriye topraklarına (Kobani’ye) Peşmergelerin geçişine izin verme sürecinde ABD   ( İngiltere, Fransa, Almanya ile beraber düşünülmeli) ile yaptığı pazarlıklar sonunda peşmergenin Kendi topraklarından geçişine izin verirken bölgedeki değerini ve Kendi gücünü göstermiş  bu arada  Batı ilişkilerine de ‘’ devam’’ demiştir.

Pazarlıklar (görüşmeler) sırasında  Türkiye’nin yirmi bir şehrinde çıkan ( 06 ve 07 Ekim 2014) olayları İYİ DEĞERLENDİRMEK lazım. Mesela HDP eşbaşkanı S. Demirtaş’ın ABD’den gelmesinden ve bölge insanını  sokaklara çağırmasından sadece yirmi dört saat sonra gösterilerin ve olayların başlaması, Sabahat Tuncel’in Gaziantep’e geldiği gecenin ertesi günü ( hem de Gaziantep gibi bir sanayi şehrinde)   eylem ve yağmacılığın başlaması elbette  planlı bir hareket  olduğunu ve Türkiye’ye MESAJ ANLAMINA GELDİĞİ açıktır.

Bu ‘’ gücünü gösterme’’ mesajı taşıyan eylemlere karşı sakin ancak kararlı bir tavır alınması, peşinden  TBMM’de çıkartılan yasa ile Türkiye’yi yönetenler  ‘’ karşı mesajı’’ verdiler. Nitekim 01 Kasım ve 03 Kasım 2014 tarihinde HDP’li bazı vekillerin yaptıkları açıklamalar ‘’ tahrik ve halkı sokakta eylem çağrısından’’ çok uzaktı..

Peşmergenin Ayn el-Arap’a geçişini CİDDİYE ALMAYA GEREK YOKTUR. Büyük kısmı İLK FIRSATTA KAÇACAKTIR.

Ayrıca;

Kıyafetinde ABD bayrağı dikili bir peşmergenin niçin Kobani’ye geldiğini ANLAMASI mümkün mü?  ‘’ Git’’ dediler,   gitti..

Peşmerge’nin daha önce Irak’ta IŞİD önünden nasıl ‘’ tek kurşun atmadan’’ kaçtıklarını hepimiz biliyoruz ( nitekim Kobani’ye gönderilen peşmergelerin bir kısmınında kaçtığı ancak bunların yakalandıkları duyumları var).

Ayn el-Arap( Kobani)’a gönderilen gruba bakıldığında ciddi bir askeri eğitimden geçmedikleri duruş ve hareketlerinden hemen belli oluyor. Ayrıca bir kısmının yaşlarının  fazla olduğu da belli ( belki bu IŞİD’i şaşırtma taktiğidir).

Kobani’ye gönderilen silahlar adeta ‘’ IŞİD görsün’’ gibi açıktan geçirildi. Sizce IŞİD bunlara tedbir almış mıdır? Unutulmasın, IŞİD komutanları S. Hüseyin’in generallerinden oluşmakta. Yani  savaş tecrübeleri  çok fazla.

Bu  tabloya bakılınca şu soruların sorulması gerekiyor:

 ABD, Peşmergenin Kobani’ye geçişinde neden bu kadar ısrarcı oldu?

Barzani gibi bir ‘’ tecrübe’’ GÖSTERİ GRUBU gibi peşmergeleri niçin kameraların önüne attı?

Salih Müslim (ÖSO lideri), Barzani’nin 1300 ( bin üçyüz) kişilik asker yardımını – hem de IŞİD karşısında zor durumdayken- neden reddetti?   ( Baskılar karşısında yüz elli peşmergeye razı oldu. Bunun anlamı semboliktir. )

Türkiye sınırından dokuz yüz tır Kobani’ye geçtiği halde ( 03 Kasım 2014 televizyon haberleri) ‘’Türkiye,  Kobani’ye  YETERLİ YARDIM YAPMIYOR’’  söyleminde bulunan HDP gerçeğin böyle olmadığını elbette biliyor.  O zaman niçin 7 ve  8 Ekim günlerinde halkı             ‘’ sokağa’’ çağırdı?

 

 28 Ekim 2014 günü Türkiye sınırına gelen 01 Kasım 2014’te Kobani’ye geçen peşmerge ile :

 

Kalıcı bir Arap- Kürt savaşı  ‘’başlatılmış’’  oldu.

Kürt-Kürt mücadelesi başlatıldı.  PYD- Kuzey Irak-  ÖSO ( Özgür Suriye Ordusu) arasında. Yukarıda adlarını verdiğimiz grupların tamamı da ‘’ Kendi güçleri’’nin artmasını, ötekilerin (!) zayıflatılmasını istemekteler. ( Görülüyorki hiç birisinin gerçek amacı  ‘’ Büyük Kürdistan’’ değil, ellerindeki gücü artırmak. Tıpkı Kandil’in elindeki gücü kaybetmemek, terör baronluğunu sürdürmek için bazı devletlerinde destekleri ile  ‘’ görüşmeler’’ sırasında eylemlerini artırması gibi..) .  Türkiye’deki BAZI Kürt ileri gelenlerinin ses tonunu değiştirmelerinin bir nedeni de bu durumdur.

IŞİD, verilen haberlere göre  ( medyanın ABD’deki temel görevi PROPAGANDADIR. Bu nedenle bazı haberleri doğru olsa bile pek çoğu uydurmadır.  ABD basını propaganda amaçlı uyduruk haberlerin en güzel örneklerini  Irak- ABD savaşında vermiştir)  eline geçirdiği bütün Sünnileri öldürmekte,  toplu katliamlar yapmakta, kadınlarını satmaktadır . Bu haberlerle       ‘’ kalıcı Sünni- Şii düşmanlığı’’ başlatılıyor. İslam adına hareket ettiğini iddia edenler  ‘’ sadece insana değil, hiç bir canlıya ’’ eziyet veya kötülük yapmaz. Bunun İslam’la ne alakası var?  Bu ancak İslam’a iftiradır.

     IŞİD’in dağıtılan, yayınlanan görüntülerine göre ABD ve İngiliz vatandaşlarını, gazetecileri öldürdü. Dikkatinizi çekti mi hiç İsrail veya Almanya ile ilgili  eylem veya söylemleri yok…

( İsrail’in en ciddi düşmanı kimdi? Hafız ve Beşir Esad dönemlerinde Suriye. Gerçekten İsrail’e ciddi tehdit olmuştu Suriye. Şimdi tehdit mi?  Suriye  bu duruma nasıl düştü? Yoksa ABD, İsrail’in   medya desteği ile   -Irak’ta olduğu gibi-  Suriye’ye de demokrasi mi getiriyor? )

ABD büyük bir propaganda atağına kalkarak bölge insanlarının  önlerindeki gerçekleri gör(e)memelerini sağlamıştır.

ABD; PKK terör örgütünü terör örgütü listesinden çıkarmaya hazırlanırken  ( Pkk terör örgütü  ( ve Kandil’deki TERÖR BARONLARI )  niçin Suriye’ye gidip IŞİD’e karşı savaşmıyorlar????),

ABD  aynı anda  Kandil- ÖSO- M. Barzani- PYD’yi desteklerken ( bu grupların her birisinin ötekilerle çekişme halinde olmalarına rağmen…),

IŞİD, Almanya ve İsrail karşıtı tek söz etmezken,

29 Ekim gecesi   bazı dangalakların ‘’Liderimiz Obama’’ diye bağırmasına ne demeli?

ABD, Irak’a Körfez Harekatı başlattığında Bush ve ABD için bazı Iraklılar böyle bağırmışlardı.               ‘’ Irak’a demokrasi getirmek için gidiyoruz’’ gidiyoruz’’ diyen ABD,  Irak’a demokrasiyi  getirdi mi?

Bir tarafta ‘’ Liderimiz Obama’’ diye bağırırlarken, Karşı Taraftakilerde   ‘’ onlara’’ mermi atıyorlar.

 Kim, kime?

Kürt- Kürt’e,  Kürt- Arap’a , Arap- Kürt’e,   Şii- Sünni’ye,  Sünni- Şii’ye, Kürt- Türk’e..

 

Bütün bu alt- alta sıraladığımız şıklar gösteriyor ki, yaşananlar  YENİ DÜZENleme  (Globalizm) ve KONTROLLU KAOS’tur.  İspatı, Condalize Rice’nin  07 Ağustos 2003 tarihli Washington Post’ta çıkan  ‘’ Orta Doğu’yu Dönüştürmek’’ isimli makalesidir.

 

Yeni Dünya Düzeni’nin İki hedefi var:

–          Enerji kaynakları ve koridorlarını kontrolları altında tutmak.

–           (ABD ve İngiltere açılarından) İsrail’in güvenliğini sağlamak.

 

Cumhurbaşkanı R. T. ERDOĞAN’ın ‘’ Kobani’den daha stratejik yerler var. Niçin Kobani?  Görünenlerden daha farklı  akıllar ( planlar) var’’ demesinin arka planında  bu iki gerekçe yatmakta. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için 6 ve 7 Ekim’de olaylar çıkarttıranlar istedikleri sonucu alamayınca Peşmergeyi ve PYD’yi kullanmaya başladılar.

XIX. Yüzyıl sonlarından itibaren XX.yüzyıl boyunca İngiltere tarafından kullanılan Kürtler şimdi de  yeni sömürge düzeni için ABD , Almanya ve Fransa tarafından kullanılmaktalar          ( ancak  adı belirtilen ülkeler farklı grupları desteklemekteler).

İşte bütün bu yazılanlar nedeniyle Kobani (Ayn el-Arap) bir semboldür. Figüranlar, Kobani üzerinden ‘’ bilek güreşi’’ yaparlarken,  ABD bölgenin geleceğini istediği gibi dizayn etmekte.  Tek kurşun atmadan, tek askerini göndermeden.

Çatışan her yerel güç ( IŞİD, PYD, PKK, Kuzey Irak Bölgesel  Yönetimi, ÖSO,  Suriye) ‘’ birlik olmak’’ yerine  kendi çıkarları için savaşırlarken,  bir yandan da ‘’ Yeni Düzen’’  için savaştıklarının farkındalar.

     Kimler kaybediyor şu anda?

Irak, Mısır, Libya, Türkiye. Irak’ta resmi rakamlara göre ABD müdahelesinden bu yana bir milyon kişi öldü. Suriye’de başka ülke topraklarına kaçmak zorunda kalan insan sayısı bir milyon altıyüz bin kişi. Gazze’yi İsrail artık rahatça bombalayıp, Mescid_i Aksa’yı ibadete kapatabiliyor. Türkiye Suriye’den göç edenlere bugüne kadar 4,5 – 5 MİLYAR DOLAR harcadı. ( (Mailye Bakanı’nın 04. 04. 2014 tarihinde plan, bütçe komisyonundaki açıklamasına göre).

      Kimler kazanıyor?

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail.

      Bu durumda rahatlıkla  diyebiliriz ki, HOLİZM  başarıyla uygulanmış, C. Rice’nin 07 Ağustos 2003’te Washington Post’a yazdığı makaledeki hedefler büyük oranda gerçekleşmiş ( İran ve Türkiye hariç) ,  ’’ KAOS’tan GELEN GÜÇ’’  artmışken, Ulusalcılık ve Milliyetçilik,  KABİLECİLİĞE  indirgenmiştir. 

 

     TÜRKİYE’NİN;

–          Ankara – ABD

–          Ankara – Rusya Federasyonu

–          Ankara –  Avrasya  devletleri arasındaki tarih ve kültür birliği

–          Ankara- İmralı- Kandil görüşmeleri

–          Ankara – Suriye politik sorunları

–          Ankara – ÖSO ( Özgür Suriye Ordusu)  ilişkileri, Suriye’deki Türkmenlerin durumu ,  Caber Kalesi

–          Ankara – Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasındaki;  siyasi,  tarihi ( Süleymaniye, Felluce, Erbil, Musul ,  Kerkük, K. Irak’taki Türkmenler),  dini, sosyolojik bağları, petrol – doğal gaz ve boru hatları,  ekonomik  ilişkileri

–          Ankara – İran arasındaki  (Orta Asya’dan başlayan Türk Göçleri’nden , günümüze kadar) ilişkilerin;  enerji  kaynakları,  ekonomik ve mali,  tarihi  (  Büyük Selçuklu ve Safevi  Türk Devletleri, Azeriler  ve Türkmen boyları),  kültürel, dini  açılardan  boyutları  ve anlamları .

  Türkiye öyle bir coğrafyada  bulunuyor ki, çevresindeki olumlu veya  olumsuz her türlü değişim Onu  avantaj veya dezavantaj olarak etkilemekte.   Libya, Filistin, Balkanlar, Avrasya, Kafkasya,  Kırım, İran,  Irak, Suriye.   Ne yöne bakarsanız, bakın.

Şimdi alın elinize Orta Doğu haritasını; BOP ve GOP’u, Kontrollu Kaos’u yerleştirin.  Yeni Düzen’i de işaretleyin üstüne,   şunu görürsünüz;

Türkiye’nin  DERDİ, Ayn el-Arap ( Kobani) değil, HALEP’tir.