Türkiye’nin DERDİ Ayn el-Arap ( Kobani) değil, Halep’tir
HOLİZM: Sömürgeci ( küreselci, emperyalist) devletin, bir bölgeyi ele geçirmek istemesi durumunda; Kendi askeri ve insanı ile değil, hakim olmak istediği coğrafyadaki yönetim muhaliflerini veya ‘’ en yakın’’ komşu ülkeyi KENDİ ADINA SAVAŞTIRMA anlayışıdır.
İSTEDİĞİ BÖLGEYİ ele geçirirken; muhaliflere askeri eğitim verip, para ve askeri malzeme yardımı yapacak ancak KENDİ VATANDAŞLARINDAN hiç kayıp vermeyecektir.
Günümüz sömürgecilik anlayışı KÜRESELLEŞME ( Globalizm)’dir. Dünya, BM Güvenlik Konseyi ‘’ daimi BEŞ ‘’ üyesi ve Almanya arasında 2. Cihan Harbinden sonra Pazar alanları olarak PAYLAŞILDI. Her ülke, ötekilere ‘’ pay’’ verdi. Böylece yeni bir dünya savaşına gerek kalmadı (!). Örnek; Rusya Federasyonu, Kırım’ı Ukrayna’dan aldı. Karşılık olarak ABD ve İngiltere’ye Suriye’de pay verdi. ABD ve İngiltere’nin Suriye ile derdi nedir diye düşünülebilir.
Okuyacağınız yazının asıl hedefi bu sorunun yanıtını vermek.
Sanayi devriminden sonraki sömürgecilikte kültürel emperyalizm ve misyonerlik kullanılmıştı. İncil’le gelen Batı, Afrikalı TOPLUMLARI uyuttu. Afrikalılar uyandıklarından şunu gördüler ; Kendi ellerinde İncil, Batı’nın elinde Afrika toprakları… ( Sömürgeciliğe karşı savaşan bir Afrikalının sözü).
Sömürülen toplumların HAPSEDİLEN beyinlerine ‘’ Batı’nın asla yenilemeyeceği ‘’ duygusu yerleştirilmişti. Batı’nın M. Kemal Atatürk’ün şahsında Türk Ulusu’ndan hoşlanmamasının temel nedeni budur. Türkler Kurtuluş Savaşı’nı kazanınca ‘’ Batı’nın yenilebileceği’’ görülmüş, geri bırakılmış beyinlerdeki düşünceler yerle bir olup, Batı ile sömürülen milletler arasında 1954’e kadar süren Kurtuluş Savaşları yaşanmıştır.
Globalciler yeni emperyalizm yöntemini uygulamaya geçtiklerinde Holizm’i de hiç ihmal etmeden ÜÇ ÖNEMLİ yöntem uyguladılar:
1 ; Hedef ülkede toplumun çok değer verdiği şahsiyet(ler)i ve kurumları karalama, itibarsızlaştırma kampanyası ( satın aldıkları köşe yazarlarını kullanarak önce fısıltı sonra koro halinde). Türk Ordusu’na yapılan ÇUVAL OLAYI ( özellikle 4 Temmuz’a denk getirilmişti), Atatürk’yapılan sataşmalar, saldırılar gibi.
2 ; Ele geçirdikleri bölgelerin halklarının kendi dilleri YERİNE, emperyalist devletin dilini RESMİ DİL yaptılar. Mesela Fransa’nın sömürgelerine bakarsanız çok kısa süre Fransız egemenliğinde kalan devletlerin dahi Fransızca konuştukları görülür. Cezayir, Fas, Tunus gibi. Aynı sonuç Büyük Birleşik Krallık ( İngiliz devletler topluluğu)) içinde söz konusudur. İngiliz sömürgesi olan her yerde sadece İngilizce konuşulur. Güney Afrika Cumhuriyeti, Avustralya, Kanada ve ( günümüzdeki yetmiş sekiz ülkede). Bu uygulamanın nedeni; bir kişi gündelik hayatında hangi dili konuşursa , o kültürle düşüneceği gerçeğidir.
Uluslar arası ilişkiler, bilim, sanat, teknoloji, farklı kültürleri, siyasi gelişmeleri takip etmek açılarından elbette yabancı dil öğrenmelidir her birey. Önemli olan günlük hayatında kendi dilini konuşmaktır. Ancak bu şekilde ‘’ milli kültür ve bağımsızlık ‘’ ’’ korunur ve geliştirilir. Sömürgeci devletlerin kendi dillerini zorla konuşturmalarının, başka ülkelerde dil kültür ve eğitim merkezleri açmalarının asıl nedeni budur.
3 ; Milliyetçiliği, KABİLECİLİK düzeyine indirerek hedef ülkede MOZAİK GÖRÜNTÜNÜN OLUŞMASINI SAĞLAMAK. Mozaik(!) toplumdan bir grubu öne çıkararak ötekilerin (!) tepki göstermesini sağlamak ( Üniter yapıdan, yerel yönetimleri güçlendirme diyerek EYALET YÖNETİMİNE GEÇİŞİN alt yapısını hazırlama, koşullar oluştuğunda federasyona geçmek). Böylece TEK ülkeden BİRÇOK devletçik(!) ortaya çıkarma ( aralarına mezhep kavgası , KAN DAVASI, KİN atarsanız emperyalist ülke bakımından sonuç daha da harika olur).
ABD’nin, Küreselleşme adı verilen YENİ EMPERYALİST POLİTİKASINDA ( İngiltere dahildir bu siyasete) üç aşamalı bir süreç görülür:
- 1965- 1970’lerde uygulamaya konulan ve Kuzey Afrikadan başlayıp Orta Doğu ve Kafkasya’yı kapsayan Yeşil İslam Projesi.
- 1990’larda başlatılan Ilımlı İslam politikası ( Ilımlı Hıristiyanlık, Ilımlı Yahudilik, Ilımlı Budizm diye bir kavram duydunuz mu hiç? Özellkikle seçilen bir ifade biçimi, ALGI OPERASYONU yani).
- Yıl; 2000’ler. Radikal İslam söylemleri ve buna karşı 2. Bush’un meşhur ‘’ Haçlı Savaşları başlatıyorz’’ açıklaması. Bu arada BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi) kısa süre sonra da GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) ilan edilip, Balkanlardan ( Yugoslavya’dan) başlayarak K. Afrika ( Yemen’in İki’ye bölünmesi, Libya’da Muammer Kaddafi’nin öldürülmesi) oradan Irak ( Saddam Hüseyin’i yok ederek Irak’ın Üç’e bölünmesi. Oysa daha önce İran’a karşı S. Hüseyin’i destekleyen ABD idi) ve Suriye ( Suriye’nin kantonlara bölünmesi politikası. Beşir Esad görevde kalacak ancak sadece kendi yönetimine bırakılan yerlerde) yolu ile Orta Doğu küçük devletçikler haline getirilecek ( R. T. Erdoğan’ın, Kobani (Ayn el-Arap) gerekçe gösterilerek Türkiye’ye karşı operasyon yapıldığını, görünenden farklı çabalar olduğunu söylemesinde anlatmak istediği ASLINDA buydu ( 01 ve 01 Kasım 2014) ).
ABD’ye çalışma toplantılarına giden Türk generallerine ‘’ bölünmüş Türkiye haritaları’’nın gösterilmesi de Türkiye’ye verilen bir mesajdı. Dönemin Gn. Kur. 2. Başkanı Orgeneral Ergün Saygın bu haritalara çok sert tepki göstermiş ABD’li generalleri kalabalıklar içinde azarlamıştı. Ona ve diğer Ulusalcı, milliyetçi askerlere de operasyon yapıldı hatırlarsanız…( şimdi HUKUKİ OLARAK ÇÖKEN Balyoz ve Ergenekon davaları).
ABD Başkanı Bill CLİNTON Ekim 1999’da Türkiye’ye yaptığı ziyaret ve bir ay sonra
Berlin Duvarı’nın yıkılışının 10. Yıldönümünde yaptığı konuşmada şöyle diyordu: ‘’20. YÜZYILIN İLK ELLİ YILI Osmanlı mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişiklik ve mücadelelerle geçti. 21. Yüzyılın ilk elli yılınında büyük ölçüde Türkiye’nin bugünkü ve yarınki rolünü nasıl tanımlayacağına bağlı olarak şekilleneceğini umuyorum’’ ( Ali SİRMEN: ‘’Clinton’u Nasıl Okumalı? ‘’, Cumhuriyet Gazetesi, 11. 11. 1999).
Mart 2001’de PENTAGON, ABD Dış İşleri Bakanlığı, CİA ve NIC (Ulusal İstihbarat Konseyi) tarafından hazırlanan ortak raporda Türkiye ile ilgili şöyle yazıldı: Türkiye’deki her türlü gelişme global oluşumları direk etkileyecektir. 2015’e kadar İÇ İSTİKRARI ve JEOPOLİTİK KONUMUNDAKİ GELİŞMELER; Bölge, Batı ve ABD çıkarları üzerinde büyük etki yapacaktır’’. (Metin AYDOĞAN: Bitmeyen Oyun, s. 81 ve Hürriyet Gazetesi’ndeki ‘’ ABD ve Batı’nın Geleceği Türkiye’nin Elinde’’, 07. 03. 2001 tarihli yazı.)
ABD eski dış işleri bakanı Condalize Rice 07 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post Gazetesi’ne yazdığı ve Türkiye’deki basında da yer alan ‘’ Orta Doğu’yu Dönüştürmek’’ isimli makalesinde Türkiye’ninde aralarında bulunduğu 22 ( yirmi iki) ülke sınırlarının, rejimlerinin değiştirilebileceğini yazdı.Bu yazıya göre ABD Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) ile;
– Gelecekte kendisine rakip olabilecek muhtemel rakiplerini yok etmek,
– Ortadoğu petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol etmek,
– İsrail’in güvenliğini sağlamak HEDEFLERİNDEDİR.
Bunları yaparken en önemli sloganı olan ‘’ İslami Terör’’e ( radikal İslam ) karşı yeni söylemi ‘’ Ilımlı İslam’’ olacaktır ki, bu ifade ile mikro milliyetçilik ve Müslüman inanç grupları arasında sürekli savaşı ( mikro dincilik) desteklemesi gerektiğini biliyordu. ( Arap Baharı neydi? Tunus, Mısır, Libya, Yemen , Irak’ta neler yaşandı? Suriye’de yaşananlar nedir? IŞİD nasıl kuruldu, nasıl bu kadar güçlendiler, bu kadar militanı KİMSE GÖRMEDEN nasıl topladılar, IŞİD NEDEN Almanya ve İsrail’le ilgili TEK OLUMSUZ veya OLUMLU laf etmiyor, silah ve mermileri NİÇİN HİÇ AZALMIYOR????).
BU UZUN GİRİZGAHTAN SONRA NİHAYET AYN EL-ARAP (Kobani)’a gelebiliriz:
Geçmişte hatırlarsanız Bayramlarda Türkiye’dekilerle Suriye’deki akrabaları Suriye devlet başkanı Hafız Esad bir şeye kızmayıp, izin verdiği zaman ‘’ sınırın öbür tarafına geçip’’ bayramlaşırlar hatta H. Esad’ın iyi tarafına gelirse birkaç gün birbirlerine misafir olurlardı. İşte bu bayramlaşmaların tel örgülerin arkasından( nadir olarakta kucaklaşarak) yapıldığı bölge Ayn el-Arap yani şimdi Kürtçe ifadesi ile Kobani idi.
Türkiye, Suriye topraklarına (Kobani’ye) Peşmergelerin geçişine izin verme sürecinde ABD ( İngiltere, Fransa, Almanya ile beraber düşünülmeli) ile yaptığı pazarlıklar sonunda peşmergenin Kendi topraklarından geçişine izin verirken bölgedeki değerini ve Kendi gücünü göstermiş bu arada Batı ilişkilerine de ‘’ devam’’ demiştir.
Pazarlıklar (görüşmeler) sırasında Türkiye’nin yirmi bir şehrinde çıkan ( 06 ve 07 Ekim 2014) olayları İYİ DEĞERLENDİRMEK lazım. Mesela HDP eşbaşkanı S. Demirtaş’ın ABD’den gelmesinden ve bölge insanını sokaklara çağırmasından sadece yirmi dört saat sonra gösterilerin ve olayların başlaması, Sabahat Tuncel’in Gaziantep’e geldiği gecenin ertesi günü ( hem de Gaziantep gibi bir sanayi şehrinde) eylem ve yağmacılığın başlaması elbette planlı bir hareket olduğunu ve Türkiye’ye MESAJ ANLAMINA GELDİĞİ açıktır.
Bu ‘’ gücünü gösterme’’ mesajı taşıyan eylemlere karşı sakin ancak kararlı bir tavır alınması, peşinden TBMM’de çıkartılan yasa ile Türkiye’yi yönetenler ‘’ karşı mesajı’’ verdiler. Nitekim 01 Kasım ve 03 Kasım 2014 tarihinde HDP’li bazı vekillerin yaptıkları açıklamalar ‘’ tahrik ve halkı sokakta eylem çağrısından’’ çok uzaktı..
Peşmergenin Ayn el-Arap’a geçişini CİDDİYE ALMAYA GEREK YOKTUR. Büyük kısmı İLK FIRSATTA KAÇACAKTIR.
Ayrıca;
Kıyafetinde ABD bayrağı dikili bir peşmergenin niçin Kobani’ye geldiğini ANLAMASI mümkün mü? ‘’ Git’’ dediler, gitti..
Peşmerge’nin daha önce Irak’ta IŞİD önünden nasıl ‘’ tek kurşun atmadan’’ kaçtıklarını hepimiz biliyoruz ( nitekim Kobani’ye gönderilen peşmergelerin bir kısmınında kaçtığı ancak bunların yakalandıkları duyumları var).
Ayn el-Arap( Kobani)’a gönderilen gruba bakıldığında ciddi bir askeri eğitimden geçmedikleri duruş ve hareketlerinden hemen belli oluyor. Ayrıca bir kısmının yaşlarının fazla olduğu da belli ( belki bu IŞİD’i şaşırtma taktiğidir).
Kobani’ye gönderilen silahlar adeta ‘’ IŞİD görsün’’ gibi açıktan geçirildi. Sizce IŞİD bunlara tedbir almış mıdır? Unutulmasın, IŞİD komutanları S. Hüseyin’in generallerinden oluşmakta. Yani savaş tecrübeleri çok fazla.
Bu tabloya bakılınca şu soruların sorulması gerekiyor:
ABD, Peşmergenin Kobani’ye geçişinde neden bu kadar ısrarcı oldu?
Barzani gibi bir ‘’ tecrübe’’ GÖSTERİ GRUBU gibi peşmergeleri niçin kameraların önüne attı?
Salih Müslim (ÖSO lideri), Barzani’nin 1300 ( bin üçyüz) kişilik asker yardımını – hem de IŞİD karşısında zor durumdayken- neden reddetti? ( Baskılar karşısında yüz elli peşmergeye razı oldu. Bunun anlamı semboliktir. )
Türkiye sınırından dokuz yüz tır Kobani’ye geçtiği halde ( 03 Kasım 2014 televizyon haberleri) ‘’Türkiye, Kobani’ye YETERLİ YARDIM YAPMIYOR’’ söyleminde bulunan HDP gerçeğin böyle olmadığını elbette biliyor. O zaman niçin 7 ve 8 Ekim günlerinde halkı ‘’ sokağa’’ çağırdı?
28 Ekim 2014 günü Türkiye sınırına gelen 01 Kasım 2014’te Kobani’ye geçen peşmerge ile :
Kalıcı bir Arap- Kürt savaşı ‘’başlatılmış’’ oldu.
Kürt-Kürt mücadelesi başlatıldı. PYD- Kuzey Irak- ÖSO ( Özgür Suriye Ordusu) arasında. Yukarıda adlarını verdiğimiz grupların tamamı da ‘’ Kendi güçleri’’nin artmasını, ötekilerin (!) zayıflatılmasını istemekteler. ( Görülüyorki hiç birisinin gerçek amacı ‘’ Büyük Kürdistan’’ değil, ellerindeki gücü artırmak. Tıpkı Kandil’in elindeki gücü kaybetmemek, terör baronluğunu sürdürmek için bazı devletlerinde destekleri ile ‘’ görüşmeler’’ sırasında eylemlerini artırması gibi..) . Türkiye’deki BAZI Kürt ileri gelenlerinin ses tonunu değiştirmelerinin bir nedeni de bu durumdur.
IŞİD, verilen haberlere göre ( medyanın ABD’deki temel görevi PROPAGANDADIR. Bu nedenle bazı haberleri doğru olsa bile pek çoğu uydurmadır. ABD basını propaganda amaçlı uyduruk haberlerin en güzel örneklerini Irak- ABD savaşında vermiştir) eline geçirdiği bütün Sünnileri öldürmekte, toplu katliamlar yapmakta, kadınlarını satmaktadır . Bu haberlerle ‘’ kalıcı Sünni- Şii düşmanlığı’’ başlatılıyor. İslam adına hareket ettiğini iddia edenler ‘’ sadece insana değil, hiç bir canlıya ’’ eziyet veya kötülük yapmaz. Bunun İslam’la ne alakası var? Bu ancak İslam’a iftiradır.
IŞİD’in dağıtılan, yayınlanan görüntülerine göre ABD ve İngiliz vatandaşlarını, gazetecileri öldürdü. Dikkatinizi çekti mi hiç İsrail veya Almanya ile ilgili eylem veya söylemleri yok…
( İsrail’in en ciddi düşmanı kimdi? Hafız ve Beşir Esad dönemlerinde Suriye. Gerçekten İsrail’e ciddi tehdit olmuştu Suriye. Şimdi tehdit mi? Suriye bu duruma nasıl düştü? Yoksa ABD, İsrail’in medya desteği ile -Irak’ta olduğu gibi- Suriye’ye de demokrasi mi getiriyor? )
ABD büyük bir propaganda atağına kalkarak bölge insanlarının önlerindeki gerçekleri gör(e)memelerini sağlamıştır.
ABD; PKK terör örgütünü terör örgütü listesinden çıkarmaya hazırlanırken ( Pkk terör örgütü ( ve Kandil’deki TERÖR BARONLARI ) niçin Suriye’ye gidip IŞİD’e karşı savaşmıyorlar????),
ABD aynı anda Kandil- ÖSO- M. Barzani- PYD’yi desteklerken ( bu grupların her birisinin ötekilerle çekişme halinde olmalarına rağmen…),
IŞİD, Almanya ve İsrail karşıtı tek söz etmezken,
29 Ekim gecesi bazı dangalakların ‘’Liderimiz Obama’’ diye bağırmasına ne demeli?
ABD, Irak’a Körfez Harekatı başlattığında Bush ve ABD için bazı Iraklılar böyle bağırmışlardı. ‘’ Irak’a demokrasi getirmek için gidiyoruz’’ gidiyoruz’’ diyen ABD, Irak’a demokrasiyi getirdi mi?
Bir tarafta ‘’ Liderimiz Obama’’ diye bağırırlarken, Karşı Taraftakilerde ‘’ onlara’’ mermi atıyorlar.
Kim, kime?
Kürt- Kürt’e, Kürt- Arap’a , Arap- Kürt’e, Şii- Sünni’ye, Sünni- Şii’ye, Kürt- Türk’e..
Bütün bu alt- alta sıraladığımız şıklar gösteriyor ki, yaşananlar YENİ DÜZENleme (Globalizm) ve KONTROLLU KAOS’tur. İspatı, Condalize Rice’nin 07 Ağustos 2003 tarihli Washington Post’ta çıkan ‘’ Orta Doğu’yu Dönüştürmek’’ isimli makalesidir.
Yeni Dünya Düzeni’nin İki hedefi var:
– Enerji kaynakları ve koridorlarını kontrolları altında tutmak.
– (ABD ve İngiltere açılarından) İsrail’in güvenliğini sağlamak.
Cumhurbaşkanı R. T. ERDOĞAN’ın ‘’ Kobani’den daha stratejik yerler var. Niçin Kobani? Görünenlerden daha farklı akıllar ( planlar) var’’ demesinin arka planında bu iki gerekçe yatmakta. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için 6 ve 7 Ekim’de olaylar çıkarttıranlar istedikleri sonucu alamayınca Peşmergeyi ve PYD’yi kullanmaya başladılar.
XIX. Yüzyıl sonlarından itibaren XX.yüzyıl boyunca İngiltere tarafından kullanılan Kürtler şimdi de yeni sömürge düzeni için ABD , Almanya ve Fransa tarafından kullanılmaktalar ( ancak adı belirtilen ülkeler farklı grupları desteklemekteler).
İşte bütün bu yazılanlar nedeniyle Kobani (Ayn el-Arap) bir semboldür. Figüranlar, Kobani üzerinden ‘’ bilek güreşi’’ yaparlarken, ABD bölgenin geleceğini istediği gibi dizayn etmekte. Tek kurşun atmadan, tek askerini göndermeden.
Çatışan her yerel güç ( IŞİD, PYD, PKK, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, ÖSO, Suriye) ‘’ birlik olmak’’ yerine kendi çıkarları için savaşırlarken, bir yandan da ‘’ Yeni Düzen’’ için savaştıklarının farkındalar.
Kimler kaybediyor şu anda?
Irak, Mısır, Libya, Türkiye. Irak’ta resmi rakamlara göre ABD müdahelesinden bu yana bir milyon kişi öldü. Suriye’de başka ülke topraklarına kaçmak zorunda kalan insan sayısı bir milyon altıyüz bin kişi. Gazze’yi İsrail artık rahatça bombalayıp, Mescid_i Aksa’yı ibadete kapatabiliyor. Türkiye Suriye’den göç edenlere bugüne kadar 4,5 – 5 MİLYAR DOLAR harcadı. ( (Mailye Bakanı’nın 04. 04. 2014 tarihinde plan, bütçe komisyonundaki açıklamasına göre).
Kimler kazanıyor?
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail.
Bu durumda rahatlıkla diyebiliriz ki, HOLİZM başarıyla uygulanmış, C. Rice’nin 07 Ağustos 2003’te Washington Post’a yazdığı makaledeki hedefler büyük oranda gerçekleşmiş ( İran ve Türkiye hariç) , ’’ KAOS’tan GELEN GÜÇ’’ artmışken, Ulusalcılık ve Milliyetçilik, KABİLECİLİĞE indirgenmiştir.
TÜRKİYE’NİN;
– Ankara – ABD
– Ankara – Rusya Federasyonu
– Ankara – Avrasya devletleri arasındaki tarih ve kültür birliği
– Ankara- İmralı- Kandil görüşmeleri
– Ankara – Suriye politik sorunları
– Ankara – ÖSO ( Özgür Suriye Ordusu) ilişkileri, Suriye’deki Türkmenlerin durumu , Caber Kalesi
– Ankara – Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasındaki; siyasi, tarihi ( Süleymaniye, Felluce, Erbil, Musul , Kerkük, K. Irak’taki Türkmenler), dini, sosyolojik bağları, petrol – doğal gaz ve boru hatları, ekonomik ilişkileri
– Ankara – İran arasındaki (Orta Asya’dan başlayan Türk Göçleri’nden , günümüze kadar) ilişkilerin; enerji kaynakları, ekonomik ve mali, tarihi ( Büyük Selçuklu ve Safevi Türk Devletleri, Azeriler ve Türkmen boyları), kültürel, dini açılardan boyutları ve anlamları .
Türkiye öyle bir coğrafyada bulunuyor ki, çevresindeki olumlu veya olumsuz her türlü değişim Onu avantaj veya dezavantaj olarak etkilemekte. Libya, Filistin, Balkanlar, Avrasya, Kafkasya, Kırım, İran, Irak, Suriye. Ne yöne bakarsanız, bakın.
Şimdi alın elinize Orta Doğu haritasını; BOP ve GOP’u, Kontrollu Kaos’u yerleştirin. Yeni Düzen’i de işaretleyin üstüne, şunu görürsünüz;
Türkiye’nin DERDİ, Ayn el-Arap ( Kobani) değil, HALEP’tir.